OTO YOLLARI Rezaleti
Yazan: Özkartal Mehmet Tevfik 13 Ağustos 2011
Kategori: Yayınlanmış yazilarım
24 haziran 2010 Kapıkuleden Türkiye’ye giriş yaptim.
her şey yolunda işlemler tek sırada bitiyor.Eskisi gibi oradan oraya koşuşturmalar bitmiş gayet hızlı bir şekilde giriş araç kayıt yola devam edebilirsiniz Türkiye Cumhuriyetinin vatandaşlarına olan güveni artmış sanki.
Yanlız Pasaporta girmeden Gümrüksüz mağzalara uğrayın alış verişinizi yapınız daha sonra imkan bulamıyabilirsiniz. Başka bir yerde bekleme imkanınız yok. Edirne İstanbul TEM oto yoluna her zamanki gibi girdirdim ve istanbula kazasız belasız ulaştım.
Ertesi gün antalyaya hareket ettim Bursa Bilecik yolunu tercih ettim. Duble yolda seyyahat ediyorum Sürratim 120 km. bazen araç sollamada 125 oluyor.
Bileciğe girişimde her zamanki gibi şehir içi trafikte 50 km.ile gidiyorum Polis durdurdu. Ehliyet Ruhsat hepsi tamam ileride 125 km süratle gittiniz dedi Fotografım varmı diye sordum? Devamını oku
HÜZNÜM FİRARDA
Yazan: Özkartal Mehmet Tevfik 11 Ağustos 2011
Kategori: Yayınlanmış yazilarım
Yanlız yürüyeceğin yolun başında olduğunu ve bu yolun sonunda yine yanlız olacağını söylemezler insana.
Karar’ı sen veremezsin gidebilmek ve gidememek arasında sıkışıp kalır yaşarsın.
Yollar tek kişiliktir! Yollar yalnız yürünür. Her yolun bir sonu vardır.
Yaşam da bu yüzden hüzünlüdür. Ve insan bir tek bu gerçeği unutmaya çalışarak yaşayabilir.
Unutmanın iyi bir şey olduğunu söyleyen onca yazıya çiziye rağmen hiç birşeyi unutmuyoruz; ne aşkları, ne acıları, ne kaybettiklerimizi, ne de kazandıklarımızı, ne hayatımıza giren insanları, ne de yaşadığımız olayları;
Yürüdüğümüz yolu bir daire sanıp yürüyor yürüyoruz her defasında başladığımız yere dönme umudunu hiç mi hiç yitirmeden, çıkmadan daireden.
Yalnız bir şey unutulmaya çalışılıyor; düz bir çizgiden oluşan tek kişilik yollarda yürüdüğümüz gerçeği.
Yollar yalnız yürünür. Ve her yolun bir sonu vardır.
Yeterki kendimizi dönen bir daire bitmeyecek bir yaşam’a inandırmayalım. Herkes aynı dikey bir yolda; yollar kesişir, ayrılır belki yeniden kesişecek sanılır. Halbuki düz bir çizgiden ibaret yürüdüğümüz bu yol bir şekilde başlayıp mutlaka bir şekilde biter. Devamını oku
HAYAT BU OLAMAZ
Yazan: Özkartal Mehmet Tevfik 11 Ağustos 2011
Kategori: Yayınlanmış yazilarım
Hayat bu olamaz; üçgenin iç açıları toplamını hesap etmek, ne yemek yapmak, ne evrak imzalamak, ne ceza kesmek, ne de hüküm vermek;
Hayat başka bir şey olmalı. Bunlardan daha fazla, daha büyük, daha önemli, daha değerli, daha başka şeyler olmalı;
Şükran Günay, Aydın İli´nin Germencik Kazası´nda dünyaya gelmiş. Denizli Kız İlköğretmen Okulu´nu 1966/67 öğretim yılında bitirerek, 1967/1972 yılları arasında Köy İlkokul Öğretmeni ve yönetici olarak çalışmış ileri görüşlü büyük Atatürk€˜ün tanımladığı öğretmenlerdendi.
1972 yılının ağustos ayında Almanya´ya işçi olarak gelen,Şükran Hanım, Halk Okullarında Almanca dilini öğrendikten hemen sonra 1975/1976 öğretim yılında çok sevdiği öğretmenlik mesleğine Nürnberg şehrinde(Şükran Günay yeniden başlamıştı.
Oğlum Oktar Murat Özkartal€˜ı Nürnberg Holzgarten ilkokuluna yazdırdığımda kendisiyle tanışmıştım. Dört yıl boyunca oğlumun sınıf ögretmenliğini yapan Şükran Hanım diğer öğretmen arkadaşlardan farklıydı. Devamını oku
ZEHRA ÇALIŞAL
Yazan: Özkartal Mehmet Tevfik 30 Ekim 2010
Kategori: Yayınlanmış yazilarım
Zehra Çalışal’ın Resimleri, Zehra1959 yılında Adapazarın’da doğdu.İlk okulu bitirdi meslek öğrenmek ailesine katkıda bulunmak için bir bayan kuaföründe işe başladı.
Daha sonraları kalfalık imtihanlarına girerek diploma aldı. Kendi dükkanını açtığında artık iyi bir usta tanınmış bir kuafördü. Mesleğinde’de başarıdan başarıya koşan kızımız daha sonraları hoby olarak resim çizmeye başladı çeşitli resim atölyelerinde çalıştı. Birçok karma sergiye katıldı ve ilk kişisel sergisini 2001 yılında Adapazarı’nda açtı.
Zehra Çalışal meslek hayatının yanında dışardan Orta okul, Lise ve Güzel sanatları bitirdi.
Bütün bu koşuşturmaları yanında resme olan aşkı hep baki kaldı.
Çok uzun zaman oldu Zehra’nın resme merak sardığı Hayatının bir parçası olmuştu sanki Tuvalin karşısına geçtiğinde fırçaları dans ederdi beynindeki müzik eşliğinde.
Off off !; akşamları bir türlü sevemiyorum.
Kasvet basıyor, yüreğim acıyor Düşüncelerim çaresizliğimi anlatıyor, Labirente girmiş gibiyim çıkar yol bulamıyorum.
Kendimi anlatacak hecelerde boğuluyorum bir ressamın fırçasında kayboluyorum.
Tuvalinde bittiremediği bir resme benziyorum ne kalemler ne de Ressamın fırçası anlatabiliyor beni derken şair Zehrayı kastediyordu her halde.
Zamanı gelmiştir gizemin şimdi değerlendirme zamanıdır Her kez susar Ressam fırçaları ile konuşur o konuştuğunda herkez susar!
Sıra alkışlardadır şimdi.
Bu yazı Cumartesi, 30 Ekim 2010, 17:18 tarihinde Kultur-Sanat kategorisi altında yayınlandı.
ADI ÖZGÜRLÜK Hiç olmadığımız kadar
Yazan: Özkartal Mehmet Tevfik 06 Ekim 2010
Kategori: Yayınlanmış yazilarım
Paket programlar halinde hazırlanan imajlar satılıyor bu ülkede insanlara; müzik türleriyle, sloganlarıyla,kılık kıyafetleriyle, danslarıyla hatta yiyeceği, içeceğiyle, Özgürlük kavramınıda katarak senaryolarına şucu bucu olmaya zorluyorlar.
Özgürlüğün tanımı bu kavramdan ne anladığınıza ve bu kavrama ne gibi anlamlar yüklediğinize bağlı olarak değişir. Özgürlük, kimileri için bağımsızlık demekken, kimileri için eşitlik, kimileri için gizlilik, kimileri için ise sorumluluk anlamına gelebiliyor. 17. yüzyılda yayınlanan İnsan Hakları Bildirgesi’ne göre ise özgürlük, kişinin başkasına zarar vermeden herşeyi yapabilmesidir. Bu günse Hukuk devleti ilkesine bağlı çağdaş devletlerde kişilerin temel hak ve özgürlükleri anayasal güvence altındadır. Nedir sahip olduğumuz temel hak ve özgürlükler? Çağdaş demokraside bireysel özgürlükler, özel bir değer ve önem almıştır; artık bireysel özgürlüklere devletin ve hiç kimsenin karışması söz konusu değildir. Özgürlük, başkasına ve vatana zararı dokunmayacak her türlü tasarrufta bulunmaktır. Bütün bu haklara bağlı olarak kendi topraklarımızda kendi denizimizden faydalanmak için bir turistten daha fazla para ödeyerek tatil yapabiliyorsak özgür sayılır mıyız? Parası olmayan ne yapsın, hangi tatilden bahsediyorsun? diyenlerinizi duyuyorum. Evet parası olmayan insanlar daha önemli haklardan mahrumlar. Devamını oku
BİLEKLERİMDEN Kelepçe hiç eksik olmadı’ki
Yazan: Özkartal Mehmet Tevfik 11 Ağustos 2010
Kategori: Yayınlanmış yazilarım
Sıkıyor bileklerimi son bağladıkları. Kurtulma umudu’da azaldı.
Çekiştirdikçe son bir ümitle, daha da acıtıyor canımı. Belki günün birinde bir can havliyle el sallarım tek elimle.
Sıfatlarla birbirimize taktığımız kelepçeler bileklerimizi acıtıyor.Fakat kimse’ de kurtulmak için kelepçelerinden çaba sarfetmiyor. Sıfatlardan oluşan kelepçeler insanlığın ortak paydası,ortaklaşa hazırlanıp kimlik’siz damgası yememek uğruna gönülü takılıyor.
Zaman yüklüyor sıfatları beynimize insanları sıfatlarıyla anlamaya, değerlendirmeye tabi tutuyoruz. Tanışınca biriyle sıfatlarımızdan bahsediyoruz biri olup, birileriyle konuşuyoruz.
Önceleri çocuk, öğrenci, asistan,doçent belki iyi bir iş adamı, sanatçı, anne baba, ve bunun gibi sayamıyacağımız kadar sıfat yüklü birileri oluveriyoruz.Sahip olduğumuz kelepçeler’i bileklerimizde bir güzel cilalayıp duruyoruz. Cilaladıkça başarılı,espirili, kibar, cessur, mutevazi vb. gibi bir şeyler oluyoruz. Ailemizin koyduğu kurallar manzumesi içinde yaşamak belki’de yaşlanmak zorundayız. Sıfatlardan oluşmuş kelepçeler böyle takılıyor. Bağımlılık kaçınılmaz kurtulmaksa imkansız. Devamını oku
LEVENT’İN SON ŞAKASI!
Yazan: Özkartal Mehmet Tevfik 16 Temmuz 2010
Kategori: Yayınlanmış yazilarım
Bu gün çok üzgünüm;
Neresinden tusam kırılıyor,nereye baksam kararıyor. Yaşanası bu hayatta kimileri arkasına bakmadan veda ediyor. Şeref Ağbi ve Nazan’la tanışmam yıllar öncesine dayanır.Çok sık görüşmesekte Dostum Hakan Erbilgin sayesinde hep beraber yaşadık diyebilirim.
Bir ailenin Kıymetlisi hazinesi kaydı gitti ellerinden. Sebep; Aşk. Ah be evladım bu tür aşklar Leylayla ile Mecnunun zamanında kaldı demedilermi sana.
Yinede küçük bir teselli en azından Tanrıyı daha çok sevmişsin’ki ona sığındın.Geride onca gözü yaşlı sevdiklerini bırakarak. Bu gün çok üzgünüm. Devamını oku
VAR OLUP YAŞAYABİLMEK
Yazan: Özkartal Mehmet Tevfik 26 Mayıs 2010
Kategori: Yayınlanmış yazilarım
VAR OLUP YAŞAYABİLMEK için yorumlar kapalı
Yaşayabilmek için ne istiyorsan iste önce yalan söylemeyi becermeliydin. Hayat Yalan söylememek, saklamamak, saklanmamak üzerine kurulduysa; O zaman hiçbirimiz gerçek yaşamıyoruz.
Bize sunulan şu yalan dünyada. İnsanlarla birlikte kendimizi de kandırıyoruz Çünkü hepimiz yalan söylüyor, gizleniyor, gizliyor değişik yer ve zamanlarda farklı farklı insanları bir tiyatro sahnesinde gibi oynuyoruz.
Nasıl öğrendik yalan söylemeyi, gizlenmeyi, saklanmayı, rol yapmayı?
Kimler bizi gerçek yaşamaktan alıkoymakta? Çocukluğumuzda yalanı sevdirdiler bize! önceleri beni Leyleklerin getirdiğine inandırdılar. Yaşım ilerleyince içtiğim sigarayı bile saklamayı öğrettiler. Arkadaşlarla gezmeye giderken ders çalıştığımızı söylediğimde başımı okşadılar. Kavga ettiklerini, seviştiklerini hep sakladılar. İşin aslı yalanı saklamayı ve saklanmayı sevdirdiler bize. Ağabeyimin Teyze kızıyla evliliğinin gizli kalması, her şeyin her yerde ulu orta konuşulmaması gerektiğini öğrendim.
Aşık olduğumuz insanı, tuttuğumuz partiyi, Yalancı Politikacılarımızı kazandığımız parayı ,hatta hayallerimizi, korkularımızı özenle sakladık. Yıllar öncesinden ailemizde şekillenen çekirdek inançlarımıza dayanan: ”Ebeveynlerin dünya görüşleri, yaşama bakış şekilleri, ile dünya görüşünün ilk tohumlarını ektiler. Ailenin paraya, ilişkilere, arkadaşlığa yani yaşama bakış şekli kısa bir süre sonra yetişen bizlerin bakış şekli oldu. Devamını oku
O Çocuğum ben
Yazan: Özkartal Mehmet Tevfik 14 Nisan 2010
Kategori: Büyükada, Yayınlanmış yazilarım
Ahmet’in arşivinden çıkartıp, görselimize sunduğu resimlere bakıyorumÇocukluğumuz’da sahip olamadığımız fotoğraf makinesinin ne kadar iyi bir yol arkadaşı olduğunu yeni, yeni keşfediyorum. Kaybolmuş anılarım canlanıveriyor birden bakarken siyah beyaz resimlere. Renkleniyorlar göz bebeklerimde. Çoukluğumuzun Futbol sahası, aramızda yaptığımız maçlar; resimler siyah, beyaz renklenerek canlanıyor sanki.
Kaleci, oyuncu kavramı vardı. Takımların genellikle iyi oyuncuları bu kutsal göreve kendilerini adarlardı. Ben hep kaleci olarak yer alırdım sahada. Bir topu tutmak için kendimi yerden yere atıp kolumu, dizimi parçalamayı göze alırdım. Amaç arkadaşların beğenisini kazanamaktı.
SELMAN’IN GIRNATASI
Yazan: Özkartal Mehmet Tevfik 14 Ağustos 2009
Kategori: Yayınlanmış yazilarım
Bazen Karar vermek gerekir birinden birini seçmek gibi hani çok sevdiğinizi paylaşamama vaz geçememe gibi.
Küçüklüğünden beri farklı olduğunu belli etmişti zaten farklılıklar her zaman renklidir.Tek düze yaşamanın ağırlığı
altında ezilmiyeceğini’de bu günkü yaşam biçimi ile gösteriyor hepimize.
Klarnet diğer adıyla Gırnata ne işe yarar diye sormayın her istediğini anlatırsın yeterki okşamasını bilesin.
Parmaklakların bir kadını okşar gibi dolaşmalı tuşlarda nefesin maraton koşar gibi sevyeli ve de yeterli girmelisin Selamsızdan sulukuleye dinlemelisin nağmelerini Bergamadan. Bu virüs sarmışsa bedeni kurtuluşun yok taşırsın bir ömür boyu sıtında.Ne Gırnata geçer senden ne de sen Gırnata’dan. Devamını oku