Hastahane odası

Yazan: 17 Nisan 2014  
Kategori: Yayınlanmış yazilarım

O gece hastahaneye götürülürken şöyle düşünmüştüm. İşte her şey buraya kadar Memoş.  İmkansız gibi, görünen dostluklarla dolu yaşamın, konuşacak kimsenin olmadığı, bir Hastahane odası. Belkide bir mucizeye borçlu olduğunu ve seni o’nun varlığına inandıran hikayeyi mi; yoksa insanların acımasız, bencil hatta katil olduğu, seni sevdiklerini terk etmek zorunda bırakan ve isyana sürükleyene mi? Cevap zaten çingen yaşamımda değilmiydi? Çok da zor olmasa gerek. Neticede hepimiz az çok uydurmaya alışığız, alıştırıldık bir şekilde. Ama hayat nasıl güzel? Hikayelerin içindeki hikâyelerle mi yoksa gerçeğin bütün çirkin çıplaklığıyla mı? Devamını oku

Yanlızlığın bittiği yer…

Yazan: 05 Temmuz 2013  
Kategori: Yayınlanmış yazilarım

Yanlızlığı hissetmek kendi içinde o kadar zor ve bir o kadar acıdır. Her an hüznü çağırır. Anlamaz kimse seni. Yanzlığına ortak olamaması kimselerin, anlamasını istediğin, beklediğin de anlamaz seni. Bırak anlamaya çalışmasını ilk tepki gösteren, ilk seni umursamayan da odur. Seni daha da yanlızlaştıran, beklentilerindir belkide. Oysa her şey ne güzel başlamıştı hayatında. Ne kadar güzeldi her şey. Hayatı yaşamak mutluluğun doruğunda. Neden, bukadar zamansız böyle oldu? Tanrının kıskançlığımıydı? hani derler ya bir insan bir diğerini Tanrı gibi sevmemeli diye. Kadere boyun eğmelisin Tanrının kararları sorgulanamaz. Senin canından öte sevdiğini Tanrı sana uygun görmemiş bir kere. Aslında şimdilerde canını sıkan, ümit ettiğin, hayal ettiğin bir şeylerin anlaşılamaması. Öl sende, öl o zaman . Düşünme, direnme, değiştirmeye çalışma kendini. Kabullen ve öl. Bir kere daha kızdırmak istiyorsan Tanrıyı. Teslim et emanetini. Devamını oku

21 ARALIK VE BU GÜN

Yazan: 31 Aralık 2012  
Kategori: Yayınlanmış yazilarım

On gün önce kıyameti beklerken bu gün yeni bir miladi yıl olan 2013 e kavuşmanın mutluluğunu yaşıyoruz hep birlikte. 21 Aralık gecesi uyku uyumanın imkanı yok. Bir şeyler okuyunca, göz kapaklarımın ağırlaştığını hissettim. Önce tuvalete gideyim sonra yatarım diye düşündüm. Bu hareketimin defalarca uykumu kaçırdığını bir kez daha anladım. Tuvalet dönüşü odama girerken her seferinde  bir şeylerin hareket ettiğini gördüm. Acaba bu yaratıkları benden başka gören yok mu? Sanırım her ne kadar inanmamış gibi görünsemde 21 aralık kehaneti bir şekilde bilinç altıma işlemişti. Yeter artık! Bir korku filminin içinde miyim? Uykum parçalandı iyice artık. Pencereden dikkatli baktığımda, havanın henüz aydınlanmadığını görüyordum. Japonyada, Güney amerikada çoktan gün ışımıştı. Tıpkı bir oyun gibi. Şirirnce’de her kez kıyametin kendilerine uğramayacağı inancı taşıyor, hayatta kalma şansının keyfini yaşıyorlardı. Ben Şirinceye  oda bulamam diyerek gitmemiş, kıyameti ailem ile birlikte karşılamaya karar vermiştim. 22 aralık sabahı her şey yerli yerinde duruyordu.  Maya takvimi bir şekilde geçerliliğini yitirmiş gibi gözüküyordu. 31 Aralık 2012 Kehanetinin gerçekleşmesi için çok geç artık. Onu, bu hayattaki hicri  takvime yönlendirdim. Ve ben de kendi miladi takvimimde bir provasını daha yapabilirdim. Yine gece oldu. Gecelerin çocuğuyum ben. Savulun bakalım. Savulacak kimse olmadığına emin olmalıyım öncelikle. Gece gece başımıza dert almayalım. Başsız bile günlerce yaşarım gerekirse, o ayrı. Devamını oku

BAŞBAKAN’IN AYIBI

Yazan: 21 Mayıs 2012  
Kategori: Yayınlanmış yazilarım

Çanakkale Savaşı yalnız bizim tarihimizin değil yakın dünya tarihinin en önemli savaşlarından biridir. Çanakkale Boğazı’nı savaş gemileriyle zorlayarak aşma, böylece İstanbul’a kavuşma isteği Avrupa büyük devletlerinin öteden beri özlemidir.

Çanakkale Geçilemez.

Çanakkale savaşının 95. kurtuluş yıldünümüne girdigimiz bugün aziz şehitlerimiz adına kutlamalara katılan Başbakan yardımcısı Sayın  Bülent Arınç bey bile Büyük komutan Mustafa Kemal ve silah arkadaşlarına rahmet okurken, Çanakkale Belediye Başkanı’nın konuşmalarından sonra Cumhur başkanımız, Başbakanımız’ın gönderdiği mesajları dinledim TRT televizyonundan. Kulaklarıma inannamadım. O kadar konuşmacı, ve mesaj gönderen devlet yönetenlerin içerissinde bir tek Devamını oku

Anneler Günü

Yazan: 13 Mayıs 2012  
Kategori: Yayınlanmış yazilarım

Annem benim resimlerde olmasan!

Bilemeyecektim beni nasıl sarıp sarmaladığını,

Hayli zaman olmuş ayrılalı  dizlerinin dibinden.

Bir gün bile görmezsem melek yüzünü,

Hasretim büyür Özlemim artar derinden. Devamını oku

Yitirdiklerimiz

Böyle bir yazıyı kaleme alma fikri Can dostum Ligori Tomurcuk Gül’ün küçük kız kardeşi Rodi Tomurcuk Gül’den aldığım bir e’mail ile başladı.

Ağlama gelinim ağlama,

Mor yemeniler bağlama,

Yolcuyuz yolumuzdan eyleme.

İle başlayan ve kendi sesi ile seslendirdiği bir Türküyü dinlediğimde başladı. Türkü Mübadele yıllarında Lozan antlaşması ile Anadoludan – Yunanistana  göç etmek zorunda bırakılan 200 bin Karaman  Rum Ortodoks Türkleri ile birlikte göç etmiş. Kapadokya yöresine ait olan bu türkü şimdilerde Anadoluda malesef okunmuyor.

Anadolumuzda yaşayan bir kültürü,kardeşliği nasıl acımasızca yok ettiğimizin hikayesini okuyacaksınız.

Orta Anadolu’da yaşayan Rumlar’a ‘‘Karamanlılar’’ denirdi. Bunlar Ortokods Hıristiyandı; ama Rumca bilmiyorlardı. Ana dilleri de Türkçe’ydi. Bu yüzden aslen Türk oldukları, sonradan Hıristiyan oldukları söyleniyordu. Ancak 1924’te mübadele sırasında Anadolu’daki tüm Rumlar Yunanistan’a göç ederken, Karamanlılar da Hıristiyan oldukları için Rum kabul edildiler. Kapadokya’dan Yunanistan’a gittiler; ama orada da ana dilleri olan Türkçe’yi korudular. Öyle ki, Yunanistan’da doğmuş, bugün 60-70 yaşlarında olan çocukları bile Orta Anadolu şivesiyle Türkçe konuşuyor. Anadolu’ya olan bağlılıkları ise hala sürüyor.

Rumlar kendilerinin Likyalıların, Frigyalıların, Kayralıların, Lidyalıların, Truvalıların çocukları olduğunu söylüyor. Çoğu tarih kitabı da bu tezi doğruluyor. İstanbullu, Sakız Adah, Kapadokyalı, Kayserili, Gökçeadalı, Kastamonulu, Bozcaadalı, Muğlalı, Konyalı, Nevşehirliler. Yani hiçbir Yunanistan’dan buraya getirilip yerleştirilmemiş.
Balıklı Rum Hastanesi Vakfı Başkam Dimitri Karayani; biz de tıpkı sizin gibi, öz be öz bu toprakların evladı olan Rumlarız.” Devamını oku

Lydia’ya mektup var

Yazan: 05 Şubat 2012  
Kategori: Yayınlanmış yazilarım

Gözlerinde çocuksu bir bakış arıyorum!
Kollarını açıp çağıran, sarılıp sarmalamak isteyen bir kadının karşısında durup bakıyorum. Gerçek misin? Senden önce bir benzerin durdu orada, onda‘ da aynı heyecanı görmüştüm. Aynı senin baktığın gibi, sevgi dolu gözleri vardı.
“Ben onun gibi  değilim” diyebilirsin. Senin yerinde olsaydım, ben de aynı sözleri söylerdim, ne kadar diğerlerine benzediğimi bilmeden.

İki yol var önümde; ya ne olursa olsun diyerek dalarım aşkın denizine bu ayın 11‘inde , ya kaçar giderim benim bunları kaldırmaya gücüm yok diye.
Gitmek işin kolay kısmı ve akıl önce kolayı seçiyor. Aslında zorla uğraşmayı da sevdim yıllardır ama tükenmiş bir anıma denk geldin. Tenim seninki kadar genç değil kalbim, zaten zorla atıyor. Kaçmak ve yok olmak en kolayı, hiç değmemiş saymak kelimelerimi aklının derinliklerine, bunu yapabilirim.

Zor olan ise kalıp savaşmak! Ancak bu savaşın yel değirmenleriyle yapılacağı kuşkusu  yiyip bitiriyor içimi. Havaya savrulan kılıcımın, sonunda kendime saplanacağından kokuyorum. Konservativ aile geleneği.
Akışına bırakabilirim her şeyi, ne olacaksa olsun diyebilirim. Sen nereye sürüklersen, oraya doğru giderim. Çarpıp durduğumda tekrar ayağa kalkar, yine yalnızlığıma sarılır, aslanlar gibi yürür giderim. Bu cesarete sahibim ama bir şartla, kalbime söz geçirmem gerekiyor.
İçim sana akmadan, hayale kapılmadan, sadece geleni görüp onunla yetinerek devam edebilirsem, zararsız çıkarım yeni başlayacak bu ilişkiden. Devamını oku

Yanlızlık

Yazan: 18 Kasım 2011  
Kategori: Yayınlanmış yazilarım

Bu gün yanlızlığı hissetiren sessizliğin ve birde ben varım.  Gözlerim dolu dolu ağlamıyorum sadece karamsarım.   Kendimle  baş başayım,  yanlızım,  yardım elini uzat ne olur yardım Tanrım.

Erken kalktım bu sabah, ilk defa  terk etmek istedim.  Sonra oturdum, saatlerce düşündüm,olmadı işte hiç biri, hayal kurmakta bir yere kadar,   gözlerim kapandı hasret oldu sevgiye ruhum, yeni güne umutla başlamak pek bir zormuş,  kandırmışım ben kendimi. Olmamış,  olmadı ve de olmayacak kadar uzak bana umutlarım.Harlanır aleviyle aşk sandım bir an, yanılmışım; oysa unutmuşum aşk zaman içinde söner, külleri kalır ardında,  bana zindan olan hayatın kapı aralığında…Dönelim  yine başa deneyelim istedim,  kendimi çok yordum, denedim kazanmak için kazanamadım, yoruldum. Artık gidiyorum, bunaldım  gidiyorum,  ne olduğunu anlayamadan . Son bir kez dönüp arkama baktım  anladım başaramadığımı. Devamını oku

Aldatma

Yazan: 05 Kasım 2011  
Kategori: Yayınlanmış yazilarım

Türk dili konuşan aynı örf ve adetlere bağımlı Türk boylarının MÖ Ana erkil yaşadıkları bilinen bir gerçek artık.

Günümüzdeyse tek Tanrılı dinler ile hayatımıza giren ata erkil yaşam biçimi. Toplumun değer yargıları erkeğin çok eşli yapısını değil’de mesela kadınınkini destekleseydi ne olurdu. “Genel”e göre kavramı oluşturan yapı taşları; kadın, erkek çiftleşme, sevişme, veya seks adını ne koyarsanız koyun. Aldatma deyince insanların aklına nedense sadece kadın ya da erkeğin eşlerine sadakatsiz davranması geliyor. Halbuki aldatmanın asıl kelime anlamı; değişik bir tutumla, karşısındakini yanıltmak, yanlış bilgi vermek, oyalamaktır.

Sakın kızmayın olayı bu açıdan değerlendirmeyeceğim. Ben de aldatma kavramını kadın, erkek ilişkisi sevişme ve seks üzerinden işleyeceğim. Çünkü diğer aldatmalar pek can acıtmıyor olmalı ki tartışılmaya değer görülmüyor. Devamını oku

BİR YEĞENİM VAR

Yazan: 13 Ağustos 2011  
Kategori: Yayınlanmış yazilarım

Sam yellerine, rüzgara karşı durmaktan korkmayan. Alışılmışın dışına ne kadar fazla çıkarsa çıksın başaran, akıntıya karşı kürek çekmekten çekinmeyen.

İnsanlığın ilerleyişi, tekdüzeliğe karşı aykırı düşünce ve durumları savunan ve uygulayan. Küçücükken bile farklıydı idealleri vardı; ah birde aşık olmasaydı!

Hayata gözlüksüz, farklı bakabilir. Renk cümbüşünü seyredebilirdi, bütün berraklığı ve canlılığıyla. Bugünkü renkler, onların yansımalarında tertemiz bir ömrü resmedebilirdi.

Benim bir yeğenin var İkinci baharını yaşıyor Gözlerinde gözlük yok hayata daha farklı bakabiliyor şimdi.

Şimdi bırakın şu satırları okumayı ve düşünün. Devamını oku

« Önceki sayfaSonraki sayfa »