Annemin küskün aramzıdan ayrılışı
Yazan: Özkartal Mehmet Tevfik 20 Aralık 2014
Kategori: Adapazarı, Bir Ömür dört Yaşam
Güneşin hakimiyetinde hayallerimin benden önce koştuğu bir yolculuğa çıkmıştım. Ayvalıktan uzaklaştığım her kilometrede Anneme daha çok yaklaşıyordum. Annemin azarlamasını özlemiştim. Onunla beraberken onunda çok uzun zamandan beri çocukça davrandığını unutup çocuklaşabiliyordum. Annem arzu ve isteklerini sıraladıkça ben daha baskın çıkıp daha çok çocuk oluyordum. Bornova’ya geldiğimde devlet dairelerinin saat on ikide kapandığının hesabını yapamamıştım. Anneme olan yolculuğumda bir süreliğine de olsa beklemek zorunda kalmış kısa bir süreliğine hayallerimden ayrılmış, günlük yaşamın Devlet dairelerindeki acımasız brokrasi uygulamalarının merkezinde buluvermiştim kendimi.
İki buçuk saatlik bir mücadelenin sonunda gerekli evrakları alabilmiştim. Üç hafta önce Fethiye’de Annemi bıraktığım bakım ve rehabilitasyon merkezine doğru devam edebilirdim. Hayatımızı yöneten en büyük iki duygu bana göre öfkem ve korku. Bir gün Melek bana dışarıyla olan tüm kavgamızın tüm öfkelerimizin nedeni anneme yeterince ilgi gösterememekten kaynaklandığını söylemişti. Herkeste böyle mi oluyor diye düşünmeden de edemiyordum. Mükemmel anneleri daha yüz metre öteden görür görmez tanıyabiliyordum artık. Duruşlarından, onların asil, gözlerinde hep bir sevgi seli, gizlemeye çalıştığı küskünlük durumu. Düştüğü zavallılığının üzerini örtmeye çalışması. Benim için mükemmel annem, kendi mükemmel ama çocukları hep sorunlu, bizler annelerini üzen çocuklarmıydık acaba? Devamını oku
Elveda sana
Yazan: Özkartal Mehmet Tevfik 15 Haziran 2014
Kategori: Anılar, Bir Ömür dört Yaşam
Bu gün içime doğdun, bir den aniden. Yüreğime kor gibi düştün. Bir damla gibi yüreğinden yüreğime. Az önce aklıma geldin yeniden. Aslında hep korkardım hani; bir gün, bir yıldız kayarken, görüpte ona yetişemezsem, ve ya dileğimi unutursam, ya da dileyecek bir dileğim kalmamışsa diye. Olmadan bir dileğim beklediğim yıldız kayarsa diye. Aslında sendin benim tek dileğim, seni dileyecekken, bir yıldız tutmak istedim. Bir dilek kaydı elimden. Bir kumsal düşledim o an, ve bir aşk düşledim. Aşk, ebruli olmalı, Kumsalda sular, durmadan kıyıya vurmalı. Her vuruşunda bir parça yontup götürürken kayalardan, anılarımı kayalar eksiltmeli. Devamını oku
‘’ déja vu’’
Yazan: Özkartal Mehmet Tevfik 26 Mayıs 2014
Kategori: Bir Ömür dört Yaşam
Bir zamanlar bizler‘de çocuktuk; her çocuğun yaptığı gibi annemize, babamıza bağımlı, hiç bir işini izin alamadan yapamayan sevimli mi sevimli, küçük insanlardık. Tam’da çevremizdeki herkesten esinlenme çağlarındaydık. Bıkmadan usanmadan büyüklerimizden görüp, sadece onları modelleyerek yaşadık. Hiç aklımıza vazgeçmek gelmeden. Her seferinde gülerek, heyecanla bir daha, bir daha örnekleyerek denedik gördüklerimizi. Oysa şimdi birkaç denemede bıraktığımız, vazgeçtiğimiz kim bilir ne kadar çok şey var. Ya arkamızda bıraktıklarımız, belki hiç denemeden bile vazgeçtiğimiz şeyler. Bir gün gelir hayyallerinizden bile vazgeçersiniz, bir gün ondan, bir gün şundan. Ve hatta kendinizden bile vazgeçivermiş-sinizdir. Kendinden vaz geçmek! Bazen büyümek, bazen hayalleri kaybetmek, bazen, daha iyi bir gelecek için sevmedigin bir işi yapmak. Sevmediğin birisiyle beraber olmak, sadece birileri istiyor diye sevmediğin bir şeyleri okumak, bir türlü sevmediğini ve ya yapmak istemediğini söyleyememek gibi. Bazen sadece kibarlık olsun diye düşündüklerini yutmak, kendine rağmen başkalarının isteğine göre yaşamaktır. Diğer bir kendinden vazgeçme durumu da, yapmak istediğiniz işlere başlayıp birkaç denemeden sonra vazgeçmemizidir. Devamını oku
Hayatın getirdikleri
Yazan: Özkartal Mehmet Tevfik 24 Kasım 2013
Kategori: Bir Ömür dört Yaşam
Her şeye rağmen imkansız olduğunu bildiğim bir aşk vardı gönlüme düşen. İmkansız olmasına rağmen mükemmeldi. Birbirimizden asla vaz geçemiyorduk. Aslında bu sadece benim duygularımdı diyebilirim belkide. O kendini ilişkimizin aşka dönüşmemesi gerektiğine inandırdığından kontrollü davranışlarından vazgeçemiyordu. Benimle birlikteyken çok eğlendiğini, mutlu olduğunu, söylerdi. Belkide henüz duygularının farkında bile değildi. Dostluk üzerine kurulmuş bir ilişkinin sonunda belkide saygı, sevgi bağı oluşmuştu aramızda. Bir yandan duygularıma karşılık verememenin sıkıntısı diğer yanda iyi bir dostunu kaybetme korkusu. Bu ikilemde sıkışmış ve nasıl davranacağı konusunda bir türlü karar veremiyordu. Bense o pes edinceye kadar, onca yaşanmışlığın ardından kimin yazdığını bile bilmediğim Su ile Ateşin hikayesini düşünüyordum.
Ateş bir gün suyu görmüş, yüce dağların ardında; sevdalanmış onun deli dalgalarına. Hırçın kayalara vuruşuna, yüreğindeki duruluğa demiş ki suya, gel sevdalım ol. Hayatıma anlam veren mucizem ol. Su dayanamamış ateşin gözlerindeki sıcaklığa al demiş yüreğim sana armağan. Sarılmış ateşle su birbirine sıkıca kopmazcasına. Zamanla su buhar olmaya ateş kül olmaya başlamış. Ya kendisi yok olacakmış ya aşkı. Devamını oku
MÜSADENİZLE
Yazan: Özkartal Mehmet Tevfik 18 Ağustos 2013
Kategori: Almanya, Bir Ömür dört Yaşam
Bir umudun ardına sakladıkların çıkıverir karşına bir gün. İnanamazsın önceleri, yıllardan beri sırtında taşıdığın yükten, kurtulmuş gibi hissedersin. Sudan çıkmış balıklar misali, bir oraya, bir buraya atarsın kendini. Nefesin kesilmiş gibi hissedersin. Uzun yıllar önce kaybettiğin sevdan üç beş adımlık mesafededir, elini uzatsan tutacak kadar yakın. Bir okadar’da da uzak, kalp atışların her zamankinden daha hızlı atmaktadır, hissedersin. Yüzüne bakar; tanımaz seni, aslında sende tanımamışsındır uğrunda karalar bağladığın sevdalını. Günün birinde böyle bir duyguyu yaşayacağımı söyleselerdi inanmazdım. Bulduğunu sandığın sevdalının düğün günüdür onu bulduğun gün. İkinci, belkide üçüncü kez dünya evine girecektir. Seslenip seslenmemek arasında gider gelirsin. Geride bıraktığın otuzsekiz yılın muhasebesi bir yana, bir zamanlar sana mutluluk vermiş büyük aşkını ikinci kez kaybettiğin gerçeği ile baş başasındır şimdi. Kaderin oynadığı oyuna teslim olursun. Leyla ile Mecnun’u Kerem ile Aslıyı düşünürsün ve büyük sevdaların hiç bir şekilde bir arada olamıyacaklarına bir kere daha şahitlik edersin. Eminsindir artık. Yüzüne gözlerine baktığında tanıyamadığın sevdalını sevdanı sorgularsın. Saçları, gülüşü, gözlerinin önünden gitmeyen beyninde yaşattığın o genç kız değildir karşında duran. Yılların getirdiği yıpranmışlık o kadar barizdir ki adını bile koyamadığın boşluktur sadece içini dolduran. Geldiğin gibi dönme zamanıdır, sessiz ve bir tek kelime etmeden. Beyninde, gönlünde inadına hapsettiğin sevdayı bırakma zamanıdır belkide gelip çatan . Zamanı geri almak, geçmişi o günkü aşk ve sevgiyle yaşayabilmek ve insanın kendi içinde büyüttüğü kalenin kalın duvarlarının arkasına hapsettiği, korumaya aldığı aşk yoktur artık. Kader bir kez daha isteklerinin dışında yaşayacağın bir yola doğru itmiştir seni. Devamını oku
SEVİLMEYE DEĞER
Yazan: Özkartal Mehmet Tevfik 24 Temmuz 2013
Kategori: Almanya
Bu gün geriye baktığımda bu yazımı okurken gülümsemesini görür gibiyim. Eskiden’de çok yakışırdı gülümsemek ona. Gülümsemekten asla vazgeçmemesi gerektiğini defalarca söylediğimi hatırlıyorum. O gülümsediği zaman etrafa yaydığı mucizevi ışık ısıtırdı sanki içimi. Kalbimdeki, acılar kafamadaki sorular bir bir yok olurlardı sanki. Kaderimizdi bizim; hiç ummadığımız bir anda bizi uzun yıllar önce biraraya getiren. Beklenmeyen bir girdabın fırtınalı bir aşk denizinin içine sürükleyen, öyle bir bir aşktı. Bu aşk hem bu kadar gerçek, bir okadar sırlarla doluydu. Öyle bir aşktı bizimkisi hem bu kadar yakın hem bu kadar mesafeli yaşanabilirdi. O unutulmayan yıllar da yaşadığımız bu ölümsüz aşk, heyecan, mutluluk, bilinmezlik, karmaşa ve sessizlik. Çünkü bu bizim imkansızlıkları giyinmiş aşkımızdı kahkaha, gözyaşıydı ve aksesuarları bir vardı bir yoktu. Tesadüflerin kurbanı da olsa fırtınasına kapıldıkları aşk denizini geçmeleri imkansızdı. Çok uzun yıllar korkutucu bilinmezliğin içinde savruldu bu aşk. Kalplerde iz bırakacak kadar masum, hiç bir zaman unutulmayacak , belkide iki delinin yazılmamış hikayesi olacaktı.. Devamını oku
NE KADAR ÇOK DİNLERDİK BİR ZAMANLAR
Yazan: Özkartal Mehmet Tevfik 12 Haziran 2013
Kategori: Bir Ömür dört Yaşam
Kimselere anlatmadığım düşlerim vardı ve kimsenin bozmasına izin vermediğim düşlerim. İçinde saklı sevdam olan belki onun bile bilmediği, anlatamadığım dokunulmamış, kirletilmemiş, bozulmamış düşlerim. Arkadaşlarım dostlarım vardı arada bir de olsa beni bu kadar mutlu eden belkide onlardı. Kimseler bilmezdi sevdamın büyüklüğünü, ellerin avuçlarımdayken. Masallar anlatır şiirler yazardım sana. Düşlerimi anlatırdım birer birer. Nerden çıktıysa şu yabancı ülke… Gidiyorum bile demeden gidişin hiç beklemediğim bir zamanda, henüz daha ellerin avuçlarımda. Zorunlu göçten ilk defa nefret ettim. Kimselere anlatamadığım düşlerimi çiğniyerek gittim. Geride bıraktığın kırkbeşliklerden başka bir şey kalmamıştı yaşamımda. Ne kadar çok dinlerdik bir zamanlar. Sen gittikten sonra yanlız dinledim. Her mektubunu okuyarak ezberlemek isterdim. Yazmak sevdamı satırlara dökmek için neler vermezdim. Sonunda çaresiz sensiz yaşamayı öğrendim yeniden ve dinlemeden bir daha hiç bir rumca şarkıyı seni bana hatırlatan. Şüpheler ve deli düşüncelerim kafamda. Devamını oku
Zaman Tüneli
Yazan: Özkartal Mehmet Tevfik 16 Nisan 2012
Kategori: Büyükada
Hatırladıkça kederleniriz, gülümseriz. ; “Kırk yıl geçmiş aradan ayrı ,ayrı bitsin artık buluşalım deriz…
” Umudun sönmediği ama tükenme noktasında olur insan dinlediğimiz şarkıları dinlerken
“Kırk yıl geçti…” Dile kolay kırk yıl geçmiş aradan, kimi zaman yaşamın meşakkati, kimi zaman mesafelermiydi bizleri ayıran.Aslında hiç biri değildi. Biz baştan kaybetmeye mahkum edilmiştik sanki yaradan tarafından. O kadar genç ve bir okadar masumduk’ki, kaderin bizlere oynadığı oyunun farkında bile değildik. Kendimize geldiğimizde ise çoktan kaybetmiş, yitirmiştik birbirimizi.
Yola çıktığımda kırk yıl görmediğim kaybettiğim can dostuma bir an önce kavuşabilmek, gözlerinin içine bakabilmek duygusu kaplamıştı yüreğimi. Dinlenmek mola vermek gibi hayati gereksimleri bile unutmuş sadece yola konsantre olmuştum. Sorsalar bu gün nerelerden hangi yollardan geçtiğimi bilmiyorum.
Globalleşen dünyamızda iyi diyebileceğim tek şeyin: izlerini bir şekilde kaybettiğim arkadaşlarımı bulmak olmuştu. Beynimin bir köşesinde hapsettiğim anılar yavaş yavaş renklenmiş, resme dönüşüyordu gözlerimin önünde. Kalan ömrümü nasıl geçirmem konusunda bir karar verememişken yaşam çizgimde bana mutluluk vermiş ne varsa arayıp bulmalıydım. Bir şekilde yüzleşmeliydim geçmişimle. Anılar, dostluklar, Aradaşlıklar uzun zamandan beri hapsettiğimiz hatıralar salıverilmeliydi hapsedildikleri hücreden. Ne kadar da çok şey bırakmışım meğerse arkamda farkında olmadan. Devamını oku
Pişmanlıklarım ;
Yazan: Özkartal Mehmet Tevfik 14 Nisan 2012
Kategori: Side
Nasıl bir şeydir biliyor musunuz?
Bir bina düşünün, en üst katından, bir köprüden ve ya daha yüksek bir yerden, aniden aşağıya itiliyorsunuz. Neden? aşağıya atlamak gibi bir isteğiniz de yokken . Düşerken görülmeye değer bir manzarayı ters dönünce, yıldızları görüyorsunuz. Kayacak bir yıldızın hemen ardından dilek tutmak için çabalarken, hızla aşağıya düşüyorsunuz, ne sizi tutan bir dost eli, nede tutunabileceğiniz bir ip, var etrafta! Sadece hızla düşüyorsunuz… Devamını oku
CAN DOSTUM
Yazan: Özkartal Mehmet Tevfik 14 Şubat 2012
Kategori: Bir Ömür dört Yaşam
Tüm haftanın yorgunluğunu üzerimden atmak, olanları unutmak ve güzel bir pazar gününe uyanmak umuduyla girmiştim o gece yatağa. Yatağa girdiğimde bir an olsun bütün sıkıntılarımdan kendimi soyutlayıp kapatmıştım gözlerimi, eşime göre; sıkıcı, berbat zor bana göre; yaşam, sevinç, güzellik, sürprizlerle dolu bir dünya.
Bu şekilde uykuya dalan İhsan öğlene kadar uyurdu herhalde; nerde! Gözlerimi bile kırpmamıştım bütün gece. Staki ile son yazışmam’da yıllardan beri aradığım dostumun beni, arayacağı haberi; yetmiş artmıştı uykumu yenmeye.
Gözlerim açık yağmurun sesi kulağımda, kuş cıvıltıları konser veriyorlar sanki sabahın seherinde. Kalktım, pencereye yöneldim. Artık sıgara dumanından rengi belli olmayan perdeyi biraz araladım. Hava kapalıydı. Bulutlar gökyüzünü kaplama konusunda adeta birbirlerine nazire yapıyorlardı. Bu, içi gibi kapalı ve ağır havayı görünce keyfim kaçmıştı. Bilgisayara baktım; bir haber yoktu hennüz dostumdan. Canım sıkılmıştı, aceleyle giyinirken, bir an önce dışarı çıkp hava almak istiyordum. Devamını oku