Elveda sana
Yazan: Özkartal Mehmet Tevfik 15 Haziran 2014
Kategori: Anılar, Bir Ömür dört Yaşam
Bu gün içime doğdun, bir den aniden. Yüreğime kor gibi düştün. Bir damla gibi yüreğinden yüreğime. Az önce aklıma geldin yeniden. Aslında hep korkardım hani; bir gün, bir yıldız kayarken, görüpte ona yetişemezsem, ve ya dileğimi unutursam, ya da dileyecek bir dileğim kalmamışsa diye. Olmadan bir dileğim beklediğim yıldız kayarsa diye. Aslında sendin benim tek dileğim, seni dileyecekken, bir yıldız tutmak istedim. Bir dilek kaydı elimden. Bir kumsal düşledim o an, ve bir aşk düşledim. Aşk, ebruli olmalı, Kumsalda sular, durmadan kıyıya vurmalı. Her vuruşunda bir parça yontup götürürken kayalardan, anılarımı kayalar eksiltmeli. Devamını oku
Acil Servis
Yazan: Özkartal Mehmet Tevfik 25 Nisan 2014
Kategori: Anılar
Hastahane odasındaki ilk günüm. Bir şekilde yattığım odaya alışmaya çalışıyorum. Yataktan kalkmamm imkansız. Acil servisten yatırıldığım oda iki yataklı ve karşımda yatan hastadan dolayı uyku uymam mümkün değildi. Bütün gece öksürük ve acı ile inleyen bir hasta ile aynı odayı paylaşmak bayağı zordu. İki gecenin sonunda yatağa bağımlılıktan kurtulmuş hastahane koridorlarında gezinebiliyordum. Acile getirildiğim gün yatırıldığım bölümün giririş katı acil servisin üçüncü katı olduğunu’da böylelikle keşfetmiş oldum. Bu kısmında vakit geçirebilirim düşüncesi ile aşağıya indim. Her büyük hastanenin acil servisinde olduğu gibi, burada da nöbet hareketli geçiyor. Ben’se kapının dışında ambulansların hasta getirdikleri bölümde sigara içiyor, otomat’tan aldığım ahve eşliğinde olup bitenleri dikkatlice izleyerek vakit geçirmeye çalışıyordum. Saat gecenin bir buçuğuydu. Türkçe konuşan iki bayan, kollarından tuttukları, 18-20 yaşlarında, esmer, yakışıklı bir delikanlıya ambülanstan acile doğru getirilirken eşlik ediyorlardı. Daha sonra anladığım kadarı ile delikanlının babası arkalarından soluk soluğa geliyor, bir yandan da Almanca (Hilfe) yardım, yardım diye sesleniyordu: Devamını oku
Yaşamın kıyısında sevgiyi paylaşmak
Yazan: Özkartal Mehmet Tevfik 07 Kasım 2009
Kategori: Anılar
Günün birinde sevgiyi paylaşmak adına bir şeyler karalayacağım hiç gelmedi aklıma. 1950´ li 1960 lı yıllarda yaşadığım Büyükadayı düşününce bu günün resmini görmem pek zor olmadı.
Sokak kapılarımızın kilitlenmediği, sofralarımızın tüm dostlara açık olduğu yılları düşünerek günümüzle kıyasladıkça geçen yıllar içerisinde nekadar fakirleştiğimizi görüyordum. İnsani değerlerin öldüğü! Ağlamanın, gülmenin, hüzünlenmenin , sevmenin, makinalaştığı hür düşünme melekemizi elimizden alan şu garip Dünyadan ne bekliyebilirki artık insan oğlu.
Tabiki yaşam karşılıklı bir dokunuşta, bir bakışta, hissetmekte gizli. Bu günün yapay değerlerinde değil. Her şeyi maddiyatta, lükste, aramak, ve hatta bencilliğin had safhaya ulaştığı günümüzden başka ne beklenebilirki.
Hayatım yaşadığımız şu garip dünyada karmaşanın esiri olmuş, o kadar ucuz değerlere ortak olmuş’ ki , her gün biraz daha yok oluyor sanki. Biraz daha karmaşa içinde yaşamın farkına varmadan kaybolup gidiyorum. O kadar çok acele yaşıyorum ki hayatı. Bir tabloya bakarken, bir kitabı okurken bile neyi anlattığı, üzerinde durup düşünmeye fırsat bulamıyorum. Yaşadığımız yüzyılda insanlar’ da artık sadece yaşamlarını daha zengin bir ortamda sürdürme kaygısı taşıyorlar. Asıl değerlerin yerini (saygı, sevgi, dostluk, güven, paylaşım gibi) insani değerler değilde maddi değerler almış. Devamını oku
Anılar’dan bir Demet
Yazan: Özkartal Mehmet Tevfik 08 Şubat 2004
Kategori: Anılar
Ne yaparsanız yapınız, yabancı bir ülkeye alışmak intibak etmek öyle pek kolay olmuyor. Tanımadığınız bir yaşam biçimi yeni bir kültür ilk başlarda ilgi çekici oluyorsada zaman içerisinde insanları ne kadar yanlızlaştırdığını komşuluk, dostluk, ahbaplık, hatta akrabalık gibi güzel ilişkilerin yozlaştığına şahit oluyorsunuz. Uzun bir yaşama baktığınızda ise hiç bir şeyin sahibi olmadığınızı fark edip sistemin insanları nasıl makinalaştırdığını, ben duygusunun her geçen gün biz’in yerini aldığını görüyorsunuz. İşin en kötü tarafı ise memleketinizde size vurulan Almancı, Almanyada yabancı damgasını bir türlü atamıyorsunuz üzerinizden.
Sonunda bir ömürde dört yaşam var olmayan iki vatan arasında gidip geliyorsunuz. 1985 yılı izin dönüşünde oğlum Oktar ile Almanya’ya dönüş yolunda Romanyada soyolduk.Pasaportlarımız paramız her şeyimiz çalındı.Şoktaydık ne yapacağımızı bilemeden Bükreş Başkonsolosluğundan yardım istedik bir hafta sonra Türkiye’ye seyyahat belgesi alabildik. Düşünebiliyormusunuz bir Türk vatandaşı olarak Türkiye’ye seyyahat belgesi için bir hafta Bükreşte kalıyorsunuz nerede kalıyorsunuz ne yiyorsunuz paranız varmı diye soran bile yok. Sonunda Köstenceden Haydarpaşa feribotuna binerek Haydar paşaya geliyorsunuz. Devamını oku