Hayat Dediğimiz

Yazan: 20 Mart 2009  
Kategori: Büyükada, Gençliğim

Kimi sevsem, bir şekilde onu kaybettiğimi düşünür olmuştum. Hayat hiç sormadı’ki  bana.! Ne düşündüğümü,neler hissettiğimi. Umudum, sıkıntıya odaklanmak yerine hayatımın tümüne, geçmiş ve geleceğe, tüm duygularıma ve tüm düşüncelerime yönelerek bakış açımı genişletmekti. Bazen sıkıntılarımı  o kadar merkeze alırdım ki, hayatımın diğer sıkıntısız bölümlerini es geçerdim.‘‘ Bir sineği gözüne yaklaştıran insan bir süre sonra sinekten başka bir şey göremez olur.‘‘ derdi rahmetli Babam. Sanırım hayatta nereye baktığımızdan ziyade nereden baktığımız önemli.

Çocukluğum’da, Gençliğimde gördüğüm bildiğim annelerimiz çalışmazdı. Ev anahtarı taşımak adetlerimiz arasında değildi. Okuldan eve geldiğimde boynumdaki anahtarla kapıyı hiç açmadım. Babamın bile anahtarı yoktu hatırmda kaldığı kadar. Annem evimizin bir parçasıydı. En fazla bir komşuya kahve içmeye  gider fazla oturmadan’da dönerdi. Okuldan eve geldiğimizde en büyük eğlencelermiz sokakta oyun oynamaktı. Sokakta oynamak kavramı vardı. Bu günkü gibi alış veriş merkezleri, çocuk parkları, gibi vakit geçireceğimiz yerler yoktu. Hoş bu durumdan hiç bir zaman şikayetçi olmamıştım. Çoğu zaman okul dönüşlerinde arkadaşlarla oyuna dalıp eve geç geldiğimiz çok olmuştur. Devamını oku

Özlüyorum Çocukluğumu

Yazan: 16 Nisan 2006  
Kategori: Büyükada, Gençliğim

Merhaba çocukluğum, sanadır bu mektubum.

Seni çok çok özlüyorum, çocukluğum..! Denenmiş her şeye rağmen çaresiz ve sessizce. Kızıyorum sonra sana, acıyorum. O kadar tutkuyla bağlı, o kadar vefayla sadık olmama rağmen, gidip dönmeyişine kızıyorum. Çok ani oldu, çok vakitsiz, çok gizemli. Bir veda bile etmedin ki. Henüz buna bir isim bulma kavgasındayken, terk edildişimi düşünüyorum. Bu sevgiye, bu bağlılığa, kendini layık göremediğin için acıyorum sana.

1950 Yılı Nisan’nın 14 dünde Üsküdar Zeynep Kamil çocuk hastahaesinde ailemin üçüncü çocukları olarak dünyaya gelmişim. Hemde Annem ve babamın kız çocuk hayallerini paramparça ederek.

Ben pek hatırlamıyorum, üç yaşıma kadar, annem beni kız çocuğu gibi giydirirmiş. Rahmetli Dedem kendi adını okumuş kulağıma Mehmet Tevfik, bu sebepten dolayı olsa gerek, ne Annem ne de Babam, Dedemin, Babaannemin sağlığında bir türlü, Mehmet ve ya Tevfik olarak çağıramamışlar beni. Dedemin, Babaannemin  yanında Memoş derlermiş. Bu Ad ile çağırılmaya okadar çok alışmışım’ki, birisi Mehmet veya Tevfik olarak adımı söylese, dönüp bakmazmışım. Üç yaşımdayken Dedemin Üsküdardaki evine yaptığımız bir bayram ziyaretinde, Dedem elimden tutarak beni Yeni mahalledeki berber Manola götürüp, saçlarımı kestirmiş. Hatırlamıyorum;  öyle anlatırlar. Çok üzülmüş ve ağlamışım. Omuzlarımdan aşağı dökülen, lüle, lüle saçlarım, kolalı kurdelemi hiç hatırlamıyorum, sadece resimlerde görüyorum kendimi… Düşündükçe  seni,  sana imrendiğim de oluyor. Şaka ile karışık kız olsaymışım bayağı can yakarmışım herhalde.

Hani yeni alınan bir oyuncağa kanıp, daha önce alınmış bütün oyuncaklarını gözden çıkarırdın ya. Çok çabuk küser çok da çabuk barışıdım. Zaten sadece bir çocuk kendisine yeni birinle olduğu günlerde’ki  gibi, birçok kez sorgulamıştır.

Hayatımı sıfırlamayı düşündüm’mü? Bilmiyorum daha doğrusu hatırlamıyorum. Herşeyi yıkıp yeniden başlamak; alşkanlıklarımı, duygularımı, hayatıma eşlik eden her objeyi, her nesneyi, her bireyi tamamen değiştirmek. Öyle pek fazla oyuncağım’da zaten yoktu. Ağbimlerden kalan kurşun askerler arkadaşlar arasında oynadığımız misketlerim, kafa karış gibi oyunları  hatırlıyorum. Arkadaşlarla oynadığımız yakar top, saklambaç, çelik çomak, birdirbir  gibi oyunlar  hayal, mayal belleğimde duruyor hala. Devamını oku

YAŞAM BİR TİYATRO SAHNESİ

Yazan: 14 Nisan 2000  
Kategori: Büyükada, Gençliğim

Sırası gelirse rolümüzü oynarız. Sufle gelmezse doğaçlarız.

Yaşadığınız yer Büyük Adaysa yorucudur Tepeköyde oturmak. Nevruz mevki sokağından yokuşu inmek, çıkmak her defasında, kaldırım taşı döşeli yolda koşmak. Bisikletin olsada pek fayda etmez, arnavut kaldırımlı yollarda. Olmazsa olmazıdır Büyükadanın ya araba ya eşşek.

Yazdıklarım, yaşadıklarımın yerini alıyor. İnsan yazarken, yazdıklarını yaşadıkları sanıyor, zihnimin derinliklerinde uyuyan gizli düşünceler uyanıyor. Solmuş yok olmaya yüz tutmuş duygularım canlanıyor. Uzakta kalmış çocukluğum, gençlik anılarım yorgun yüreğimi acısıyla, tatlısıyla okşuyor. Ruhumda zaman zaman oluşan karamsar duygular unutuluyor, her şey güzel ve sevgiyle hatırlanıyor,çirkinlikler örtülüyor. Öyleyse, burun kıvırmadan bu mutluluğun tadını çıkartmalıyım. İnsan bu kadar yaşadıktan sonra, gelecek günlerden çok az şey umuyor gönlü avuntuya, yeniliğe muhtaç. Devamını oku

Yeni bir Balangıç

Yazan: 06 Şubat 1999  
Kategori: Gençliğim

asker-oncesi1968 yılıda Babamın işlerinin bozulması ile almış olduğu bir kararla Üsküdardaki Dedemden kalan eve taşındık. Sebebini o zamanlar anlamamıştım bu gün ise anlıyabiliyorum. Hoş bu taşınmada Ağebeylerim kadar benimde payım olduğu kesin. Zaten Yorgo çiropulosun Kızı Niki ile dillere düşmüştük Niki’yle kaçmaya kararverdigimizde onu yunanistana beni de Üsküdara kaçırmayı uygun gördü ailelerimiz herhalde diye avunuyordum çocukluk olsa gerek,tutunacak bir dal her zaman bulursun kendinedansoz. Üsküdara taşınmış olmak ada dan kopmak değidi Her fırsatta Büyükadaya gitmek arkadaşlarla beraber olmak isteğine karşı koyamaz olmuştum. Üsküdara taşındıktan sonra doğal olarak Okulumu da değişmişti kaydımı Haydarpaşa Lisesine aldırmışlardı bir türlü alışamadığım bu yeni okul ve Yeni çevre Okulu bitirmeden bırakmama neden olmuştu.Kapı komşumuz Ligori’yi de o zaman tanıdım. Belkide Büyükadada bıraktıklarımı onda; Mama dediğim annesinde bulmuştum. Yeni bir ailem vardı sanki Mama’nın yaptığı is’te balık bile bu yeni çevreye intibak etmemi kolaylaştırıyordu. Pencereden Erhume dediğinde Erhumaste mama deyip koşardık eve. Evimizin alt katı bana ayrılmıştı bir oda bir salon banyo tuvalet mutfağımız bile vardı.Ligori Gitarını alır sözler yazar besteler yapardı. Bantlı teybe kayıt yapar dinlerdik. Arada bir canımız sıkkınsa kaçardık Büyükadaya. Devamını oku

Böyle Tanıştım

Bazı anlar vardır anlatılması güç  sadece yaşanır ben Bunları yaşadım. Yıl 1973hat_13 Her sabah ve akşam aynı vapurda iki çift göz için günlerce Kadiköy sirkeci arasında gittim geldim.Yeni bir heyecan sarmıştı ruhumu büyülenmiş  gibiydim. Geceleri uyumayı gündüzleri çalışmayı, hatta bana ızdırap veren eski aşklarımı bile unutmuştum.

Yine bilerek bir akşam kitabımı unuttum tam karşısında belki getirir ümidi ile. Sesini duymalıydım. Gözlerini görmeliydim daha yakından, bakışlarımla ruhuna inebilmeliydim. (Beyefendi kitabınızı unuttunuz) işte o ses dödüm o gözler hemen önümdeydi. İşte böyle gönlüne girdim sanırm. Benim gönlüm zaten uzun zamandan beri gerçek yerini bulmuştu. Sanki çatmıştı bizi çöpçatan bir kere. Çok fazla uzatmadan bir sevdayı daha kaybetmeden hayatıma almalı bir ömrü birlikte yaşamalıydım.

Çok geçmedi  ne olduysa o  vakt iki Mart da  yolunu değiştirdi herzamanki gibi gittiği yolun Tam ters istikametine gitti. Ben meraklıyım ya  peşinden gittim. Bindiği dolmuşta bana yer kalmamıştı   arkadaki dolmuşa bindim yürü tamam  dolduk öndeki dolmuşu takip et dedim Devamını oku