Çalışmalarım

Yazan: 15 Aralık 2011  
Kategori: Başlangıç

Şimdilerde sıraya koyuyorum yapmak isteyipte ertelediklerimi.

Hayat dediğin Ezanla namaz arasındaki mesafe. Ezanın kulağıma okunduğu 60 yıl olmuş. Namazım ne zaman kılınır hennüz bilmiyorum.

Artık ertelediklerimi gerçekleştirmek için çaba sarfediyorum.Her köşeden yazdıklarımı, Resimlerimi, Şiirlerimi toparlamaya çalışyorum. Okadar dağınık yaşamışımki hayatı. Büyükada’da başlayan yaşamım Üsküdar, Adapazarı, Ankara, Eskişehir, Almanya, ( Nürnberg,Fürth ) Kıbrıs, Antalya , Manavgat, Side, Krapina (Hırvatistan ) arasında. Tekirdağ (Şarkköy) son yerim olur derken gene Karar Antalya’da. ömrümün son 25 yılı havada geçti desem yalan söylememiş olurum. Şimdilerde uçmak bile istemiyor canım. Her bir yerde bıraktıklarımı toparlamak, düzenlemekle geçiriyorum zamanımı.Ne kadar da çok şey bırakmışım arkamda. Arkana bakma hep önüne bak arkanda bıraktıkların engeldir sana tavsiyelerinin anlamsızlığını,yanlışlığını görmek üzüyor beni.

Zaman arkada kalanları toplama gönül alma zamanı. Belkide başladığım yere dönme zamanı.

Mehmet Tevfik Özkartal

 

Yanlızlık

Yazan: 18 Kasım 2011  
Kategori: Yayınlanmış yazilarım

Bu gün yanlızlığı hissetiren sessizliğin ve birde ben varım.  Gözlerim dolu dolu ağlamıyorum sadece karamsarım.   Kendimle  baş başayım,  yanlızım,  yardım elini uzat ne olur yardım Tanrım.

Erken kalktım bu sabah, ilk defa  terk etmek istedim.  Sonra oturdum, saatlerce düşündüm,olmadı işte hiç biri, hayal kurmakta bir yere kadar,   gözlerim kapandı hasret oldu sevgiye ruhum, yeni güne umutla başlamak pek bir zormuş,  kandırmışım ben kendimi. Olmamış,  olmadı ve de olmayacak kadar uzak bana umutlarım.Harlanır aleviyle aşk sandım bir an, yanılmışım; oysa unutmuşum aşk zaman içinde söner, külleri kalır ardında,  bana zindan olan hayatın kapı aralığında…Dönelim  yine başa deneyelim istedim,  kendimi çok yordum, denedim kazanmak için kazanamadım, yoruldum. Artık gidiyorum, bunaldım  gidiyorum,  ne olduğunu anlayamadan . Son bir kez dönüp arkama baktım  anladım başaramadığımı. Devamını oku

Aldatma

Yazan: 05 Kasım 2011  
Kategori: Yayınlanmış yazilarım

Türk dili konuşan aynı örf ve adetlere bağımlı Türk boylarının MÖ Ana erkil yaşadıkları bilinen bir gerçek artık.

Günümüzdeyse tek Tanrılı dinler ile hayatımıza giren ata erkil yaşam biçimi. Toplumun değer yargıları erkeğin çok eşli yapısını değil’de mesela kadınınkini destekleseydi ne olurdu. “Genel”e göre kavramı oluşturan yapı taşları; kadın, erkek çiftleşme, sevişme, veya seks adını ne koyarsanız koyun. Aldatma deyince insanların aklına nedense sadece kadın ya da erkeğin eşlerine sadakatsiz davranması geliyor. Halbuki aldatmanın asıl kelime anlamı; değişik bir tutumla, karşısındakini yanıltmak, yanlış bilgi vermek, oyalamaktır.

Sakın kızmayın olayı bu açıdan değerlendirmeyeceğim. Ben de aldatma kavramını kadın, erkek ilişkisi sevişme ve seks üzerinden işleyeceğim. Çünkü diğer aldatmalar pek can acıtmıyor olmalı ki tartışılmaya değer görülmüyor. Devamını oku

BİR YEĞENİM VAR

Yazan: 13 Ağustos 2011  
Kategori: Yayınlanmış yazilarım

Sam yellerine, rüzgara karşı durmaktan korkmayan. Alışılmışın dışına ne kadar fazla çıkarsa çıksın başaran, akıntıya karşı kürek çekmekten çekinmeyen.

İnsanlığın ilerleyişi, tekdüzeliğe karşı aykırı düşünce ve durumları savunan ve uygulayan. Küçücükken bile farklıydı idealleri vardı; ah birde aşık olmasaydı!

Hayata gözlüksüz, farklı bakabilir. Renk cümbüşünü seyredebilirdi, bütün berraklığı ve canlılığıyla. Bugünkü renkler, onların yansımalarında tertemiz bir ömrü resmedebilirdi.

Benim bir yeğenin var İkinci baharını yaşıyor Gözlerinde gözlük yok hayata daha farklı bakabiliyor şimdi.

Şimdi bırakın şu satırları okumayı ve düşünün. Devamını oku

OTO YOLLARI Rezaleti

Yazan: 13 Ağustos 2011  
Kategori: Yayınlanmış yazilarım

24 haziran 2010 Kapıkuleden Türkiye’ye giriş yaptim.

her şey yolunda işlemler tek sırada bitiyor.Eskisi gibi oradan oraya koşuşturmalar bitmiş gayet hızlı bir şekilde giriş araç kayıt yola devam edebilirsiniz Türkiye Cumhuriyetinin vatandaşlarına olan güveni artmış sanki.

 Yanlız Pasaporta girmeden Gümrüksüz mağzalara uğrayın alış verişinizi yapınız daha sonra imkan bulamıyabilirsiniz. Başka bir yerde bekleme imkanınız yok. Edirne İstanbul TEM oto yoluna her zamanki gibi girdirdim ve istanbula kazasız belasız ulaştım.

Ertesi gün antalyaya hareket ettim Bursa Bilecik yolunu tercih ettim. Duble yolda seyyahat ediyorum Sürratim 120 km. bazen araç sollamada 125 oluyor.
Bileciğe girişimde her zamanki gibi şehir içi trafikte 50 km.ile gidiyorum Polis durdurdu. Ehliyet Ruhsat hepsi tamam ileride 125 km süratle gittiniz dedi Fotografım varmı diye sordum?  Devamını oku

HÜZNÜM FİRARDA

Yazan: 11 Ağustos 2011  
Kategori: Yayınlanmış yazilarım

Yanlız yürüyeceğin yolun başında olduğunu ve bu yolun sonunda yine yanlız olacağını söylemezler insana.
Karar’ı sen veremezsin gidebilmek ve gidememek arasında sıkışıp kalır yaşarsın.weg_laufen
Yollar tek kişiliktir! Yollar yalnız yürünür. Her yolun bir sonu vardır.
Yaşam da bu yüzden hüzünlüdür. Ve insan bir tek bu gerçeği unutmaya çalışarak yaşayabilir.
Unutmanın iyi bir şey olduğunu söyleyen onca yazıya çiziye rağmen hiç birşeyi unutmuyoruz; ne aşkları, ne acıları, ne kaybettiklerimizi, ne de kazandıklarımızı, ne hayatımıza giren insanları, ne de yaşadığımız olayları;
Yürüdüğümüz yolu bir daire sanıp yürüyor yürüyoruz her defasında başladığımız yere dönme umudunu hiç mi hiç yitirmeden, çıkmadan daireden.

Yalnız bir şey unutulmaya çalışılıyor; düz bir çizgiden oluşan tek kişilik yollarda yürüdüğümüz gerçeği.
Yollar yalnız yürünür. Ve her yolun bir sonu vardır.
Yeterki kendimizi dönen bir daire bitmeyecek bir yaşam’a inandırmayalım. Herkes aynı dikey bir yolda; yollar kesişir, ayrılır belki yeniden kesişecek sanılır. Halbuki düz bir çizgiden ibaret yürüdüğümüz bu yol bir şekilde başlayıp mutlaka bir şekilde biter. Devamını oku

HAYAT BU OLAMAZ

Yazan: 11 Ağustos 2011  
Kategori: Yayınlanmış yazilarım

Hayat bu olamaz; üçgenin iç açıları toplamını hesap etmek, ne yemek yapmak, ne evrak imzalamak, ne ceza kesmek, ne de hüküm vermek;

Mehmet Tevfik

Mehmet Tevfik

Hayat başka bir şey olmalı. Bunlardan daha fazla, daha büyük, daha önemli, daha değerli, daha başka şeyler olmalı;

Şükran Günay, Aydın İli´nin Germencik Kazası´nda dünyaya gelmiş. Denizli Kız İlköğretmen Okulu´nu 1966/67 öğretim yılında bitirerek, 1967/1972 yılları arasında Köy İlkokul Öğretmeni ve yönetici olarak çalışmış ileri görüşlü büyük Atatürk€˜ün tanımladığı öğretmenlerdendi.

1972 yılının ağustos ayında Almanya´ya işçi olarak gelen,Şükran Hanım, Halk Okullarında Almanca dilini öğrendikten hemen sonra 1975/1976 öğretim yılında çok sevdiği öğretmenlik mesleğine Nürnberg şehrinde(Şükran Günay yeniden başlamıştı.

Oğlum Oktar Murat Özkartal€˜ı Nürnberg Holzgarten ilkokuluna yazdırdığımda kendisiyle tanışmıştım. Dört yıl boyunca oğlumun sınıf ögretmenliğini yapan Şükran Hanım diğer öğretmen arkadaşlardan farklıydı. Devamını oku

Çocuksu gülüşünde saklı

Yazan: 30 Kasım 2010  
Kategori: Almanya

Güneşi arkamda bırakıp  batıya yolculuğumun  ilk günü. Dün gece pek analayamamıştım yıllardır yaşadığım bu şehir nekadar karanlık ne kadar  muhtaç görünüyordu gözüme. Gün çok sesli sessizliğin Hakim olduğu bir gün‘ün  hikayesi. Karanlıkta bir ışık, gülen bir yüz arar gibi bir efsane. Dünyamız nereye  gidiyor !? insanların asık yüzlerle koşuşturmaları, bense oturmuş gülen bir yüz arıyorum cehennemimde.

Binlerce soru beynimde dans ediyor, farkında bile değilim. Kaybettiğimiz, unuttuğumuz, vaz geçtim kahkahadan; olmayan gülümseme yüzlerde. Oysa ne kadar çok güler, kahkahalar atardık Güneş‘in şahitliğinde. Yüreklerde, dokunulmazlığı keşfettiren, farklı hayat penceresi, kısacası bakmasını bilen gözlerin en kıymetli hazinesi.  Bu cehennemde toplumun bir bireyi  olarak cenneti yaşamak varken, sessiz başlayan hikayenin ve kimsenin göremediği, sadece bir yürekte yankılanan çığlığı. Kulaklara, gözlere ve yüreklere ulaşma zamanının geldiği an. Görmeyen gözler  aralanmış, içeriye ışıl ışıl, huzur ve gelecek vadeden bir aydınlık, nağme nağme yükselen bir şarkının notaları gibi. Bir dilek tutmak gerek içimizden. Kahkadan yana, daha önce hiç dilemediklerimizden. Bu günün hikayesi bir az  farklı olsada.

Günümün yarısı insanları izleyerek geçti. Bu önemli  konuda insanlık olarak ne kadar kayıp verdiğimizi anlamak istedim. Benim işim, daha doğrusu iş dışındaki işim insan gözlemciliği ve onları yazıya aktarmak değil.  Bu gün ne olduysa, biz insanların hayatımızda önemsemediğimiz, ama bizi biz eden bir duygudan,bir tepkiden,bir varoluştan yazacağım. O insanların yüzünde kaybolmuş duygu ve o istemli, isteksiz tepki. İnsanların yaşam biçimi olduğu kadar,insanı insan eden. Merak‘mı ettiniz; duygunun adı gülmek;  o duygu‘ ki,insanların yapmacık yüzlerinden çok uzakta,sadece mutlu anların ifadesi. İnsana yakışan gülümseme, kahkaha  insanlar ne oldu da  unuttu bu duyguyu. Devamını oku

ZEHRA ÇALIŞAL

Zehra Çalışal’ın Resimleri, Zehra1959 yılında Adapazarın’da doğdu.İlk okulu bitirdi meslek öğrenmek ailesine katkıda bulunmak için bir bayan kuaföründe işe başladı.zehra
Daha sonraları kalfalık imtihanlarına girerek diploma aldı. Kendi dükkanını açtığında artık iyi bir usta tanınmış bir kuafördü. Mesleğinde’de başarıdan başarıya koşan kızımız daha sonraları hoby olarak resim çizmeye başladı çeşitli resim atölyelerinde çalıştı. Birçok karma sergiye katıldı ve ilk kişisel sergisini 2001 yılında Adapazarı’nda açtı.
Zehra Çalışal meslek hayatının yanında dışardan Orta okul, Lise ve Güzel sanatları bitirdi.
Bütün bu koşuşturmaları yanında resme olan aşkı hep baki kaldı.
Çok uzun zaman oldu Zehra’nın resme merak sardığı Hayatının bir parçası olmuştu sanki Tuvalin karşısına geçtiğinde fırçaları dans ederdi beynindeki müzik eşliğinde.
Off off !; akşamları bir türlü sevemiyorum.
Kasvet basıyor, yüreğim acıyor Düşüncelerim çaresizliğimi anlatıyor, Labirente girmiş gibiyim çıkar yol bulamıyorum.
Kendimi anlatacak hecelerde boğuluyorum bir ressamın fırçasında kayboluyorum.
Tuvalinde bittiremediği bir resme benziyorum ne kalemler ne de Ressamın fırçası anlatabiliyor beni derken şair Zehrayı kastediyordu her halde.
Zamanı gelmiştir gizemin şimdi değerlendirme zamanıdır Her kez susar Ressam fırçaları ile konuşur o konuştuğunda herkez susar!

Sıra alkışlardadır şimdi.

Bu yazı Cumartesi, 30 Ekim 2010, 17:18 tarihinde Kultur-Sanat kategorisi altında yayınlandı.

ADI ÖZGÜRLÜK Hiç olmadığımız kadar

Paket programlar halinde hazırlanan imajlar satılıyor bu ülkede insanlara; müzik türleriyle, sloganlarıyla,kılık kıyafetleriyle, danslarıyla hatta yiyeceği, içeceğiyle, Özgürlük kavramınıda katarak senaryolarına şucu bucu olmaya zorluyorlar.ozgurluk

Özgürlüğün tanımı bu kavramdan ne anladığınıza ve bu kavrama ne gibi anlamlar yüklediğinize bağlı olarak değişir. Özgürlük, kimileri için bağımsızlık demekken, kimileri için eşitlik, kimileri için gizlilik, kimileri için ise sorumluluk anlamına gelebiliyor. 17. yüzyılda yayınlanan İnsan Hakları Bildirgesi’ne göre ise özgürlük, kişinin başkasına zarar vermeden herşeyi yapabilmesidir. Bu günse Hukuk devleti ilkesine bağlı çağdaş devletlerde kişilerin temel hak ve özgürlükleri anayasal güvence altındadır. Nedir sahip olduğumuz temel hak ve özgürlükler? Çağdaş demokraside bireysel özgürlükler, özel bir değer ve önem almıştır; artık bireysel özgürlüklere devletin ve hiç kimsenin karışması söz konusu değildir. Özgürlük, başkasına ve vatana zararı dokunmayacak her türlü tasarrufta bulunmaktır. Bütün bu haklara bağlı olarak kendi topraklarımızda kendi denizimizden faydalanmak için bir turistten daha fazla para ödeyerek tatil yapabiliyorsak özgür sayılır mıyız? Parası olmayan ne yapsın, hangi tatilden bahsediyorsun?  diyenlerinizi duyuyorum. Evet parası olmayan insanlar daha önemli haklardan mahrumlar. Devamını oku

« Önceki sayfaSonraki sayfa »