Aldatma
Yazan: Özkartal Mehmet Tevfik 05 Kasım 2011
Kategori: Yayınlanmış yazilarım
Türk dili konuşan aynı örf ve adetlere bağımlı Türk boylarının MÖ Ana erkil yaşadıkları bilinen bir gerçek artık.
Günümüzdeyse tek Tanrılı dinler ile hayatımıza giren ata erkil yaşam biçimi. Toplumun değer yargıları erkeğin çok eşli yapısını değil’de mesela kadınınkini destekleseydi ne olurdu. “Genel”e göre kavramı oluşturan yapı taşları; kadın, erkek çiftleşme, sevişme, veya seks adını ne koyarsanız koyun. Aldatma deyince insanların aklına nedense sadece kadın ya da erkeğin eşlerine sadakatsiz davranması geliyor. Halbuki aldatmanın asıl kelime anlamı; değişik bir tutumla, karşısındakini yanıltmak, yanlış bilgi vermek, oyalamaktır.
Sakın kızmayın olayı bu açıdan değerlendirmeyeceğim. Ben de aldatma kavramını kadın, erkek ilişkisi sevişme ve seks üzerinden işleyeceğim. Çünkü diğer aldatmalar pek can acıtmıyor olmalı ki tartışılmaya değer görülmüyor.
Her sevişmenin içinde aşk yok. Diğer canlılar gibi insanlar da çoğalmak arzusuyla karşı cinse yönelir. Bu nedenle seks’in başlangıç noktası yani seks yapmayı isteme kısmı gayet basit ve anlaşılır. Ne zaman ki karşımıza aşık olduğumuz, birlikte yaşamak istediğimiz biri çıkıyor, sevişmek bizim için içgüdüsel olan bir eylem olmaktan çıkıyor. Asıl kıyamet de sonrasında kopuyor zaten. Bir kadınla erkek beraber yaşamak, paylaşmak, üretmek için karşılıklı anlaşarak bir araya geldiklerinde sevişme istemine de bir kısıtlama geliyor. Genellikle bu her iki tarafında talebi doğrultusunda gerçekleşiyor. Tabii toplumsal örf ve alışkanlıkları da göz ardı etmememiz lazım.
Eğer beraber yaşadığın bir eşin varsa başka biriyle birlikte olmak yok. Ama bu kısıtlamaya çoğunlukla sadece kadının uyması beklendi, bekleniyor. Erkekler, bilimi de arkalarına alarak bu kısıtlamaya fazla itaat etmiyorlar. Yapılan araştırmalar günümüzde kadının da (erkekler kadar olmasa da) artık bu kısıtlamaya uymadığını doğruluyor. Hatta Amerika’da evli olan bazı çiftlerin birer sevgilileri olduğu ve herkesin birbirinden haberdar olduğu bile söyleniyor.
Bence aşık olarak bir araya gelmiş bir çiftin o yoğun aşk duygusu geçene kadar birbirlerine sadakatsiz davranmaları pek mümkün değil. Sorunlar karşı tarafa duyulan aşkın, heyecanın başka duygulara dönüşmesiyle başlıyor. Sevişme isteğinde bölünme meydana geliyor, eşinle sevişmek tatmin edici olmuyor ve dışarıya davetiyeler hazırlanmaya başlanıyor. Bunu erkek çok daha rahat ve korkusuzca yapıyor. Sevdiği kadınla yaşamaya devam edip aşık olmadığı hatta bazen tanımadığı sadece fiziksel olarak arzuladığı başka kadınlarla birlikte olabiliyor oluyor. Peki ne oluyor, kadın aldatılmış oluyor. Toplumsal değer yargıları erkeğin çok eşli yapısını değil de kadınınkini destekleseydi, ekonomik olarak kadın erkekten daha iyi konumda olsaydı acaba kadınların ihanet sayıları erkeklerinkini geçmez miydi? Sorun büyük, çözüm basit; kadın da erkek de istediğinde ihtiyaç duyduğunda “aldatabiliyor”.
Bilimsel araştırmalarla da tespit edilmiş, nedenleri farklılık gösterse de sonuç bu. Herkes bu gerçeği bilerek ömür boyu sadakat anlaşması imzalıyor. Ömür boyu sadakat talebi olmayan çiftler de bu anlaşmaya imza atıyor. Yanlış olan da bu zaten; her çift kendi karakterleri, talepleri doğrultusunda kendilerine özel evlilik sözleşmesi hazırlasalar, topluma ve sevdiklerine tutamayacakları sözleri vermeseler ortada ne suçlu, ne mağdur, ne aldatan ne de aldatılan olacak olmasınada ülkemmizde böyle bir anlaşmaya imza atacak kaç çift bulunurki. Ben insanın diğer canlılardan farklı olarak içgüdülerini kontrol edebilip tek-eşli yaşayabileceğine inanıyorum. Bunu başarabilen çiftler var. Anne olan kadınlarda bunu başarmak daha kolay oluyor yaşamak istediği bir çok şeyden vaz geçerek yüzünü çocuğuna dönüyor. Eşini biraz rahat bırakarak bu birlikteliğin uzun süreli olmasına katkıda bulunuyor. Tabi bu arada bilerek vaz geçtikleri duyguları ayrılma noktasına gelince hatırlanıyor ve acı bir şekilde hatırlatılıyor. Ata erkil yaşadığımız toplum kuralları nedense yöneten konumunda ki erkekler tarafından tespit edilip yürürlüğe konuyor. Kadınların erkil olduğu bir toplumda yaşam nasıl olurdu diye merak ediyorsanız.Bak. (Türklerin Tarihi)
Tanıdığımız ilk Türk toplulukları Ata erkil özellikler gösterirler. Ancak, Ana erkil kalıntılar, Türklerin tarih sahnesine çıkışında hala vardır. Örneğin: Efsanelerde Türkler dişi kurttan türerler; To-ba Türkleri (Tabgaçlar) bir Hun kadınla ile bir Çinli babadan türerler. Doğan çocuklar Çinli değil Hun sayılırlar; Uygurların atası sayılan Töles Türk boylarında, ilk çocuk doğana kadar erkek, kadının ailesi ile birlikte oturur. Türk boylarında, erkek çocuk sahibi kadına tanınan üstün mevki, hatta oğul adına hükümdarlık yapabilme ayrıcalığı vardır; Dayıya verilen özel önem ana erkil bir kalıntıdır. Orta Asya Türk topluluklarında ortaklaşa ailelere rastlıyoruz. Ancak, tüm Türk topluluklarında kardeşler arasında cinsi ilişki yasaktır. Belli sayıda kadın ve erkek arasında ortak evlilik vardır. Ortak kocalar ve ortak karılar, fakat ortak kocalar, hiç bir kadının erkek kardeşi değildir. Hazarlarda, Akhunlarda kardeşlerin ortak karısı vardır. Kadınlar, ortak koca olan kardeş sayısı kadar başlarında boynuz taşırlar. Hiç kardeşi olmayan tek kocalı kadın 1 boynuz taşır. Bu topluca evliliklerde bir çocuğun babasının kim olduğu bilinmez, fakat ana kesinlikle bilinir. Bu nedenle soy ağacı, ana tarafından yürütülür. Kadın soy zinciri tanınır. Sürü, soya dönüşür. Böylece, bir ata anadan inen, kadın tarafından kandaş ve aralarında evlenme yasağı olan bir akraba gurubu doğar. Karı ve koca ayrı soydandır. Koca döl sağlamakla yükümlü yabancıdır. Soy, kadın egemenliğindedir. Döl alma geleneği ana erkil dönemden bir kalıntıdır. Döl alma, konuklara aile içinden bir kadın sunma şeklinde görülür. Karluklarda ve Uygurlarda bu gelenek uzunca bir süre yaşar. Atilla’ ya giden Bizans elçisi, ölen Bleda’nın karısı tarafından yönetilen bir kadın topluluğunca ağırlanır. Bizans elçisine kadınlar sunulur. Bundan 400 yıl önce, Anadolu’da hala Taptuklu Türkmen topluluğu içinde cinsel konukseverlik vardır. Aslında bu örnekleri uzatabilirim tarihimizde ana erkil yaşayan bir toplumun sadece döl veren erkekleri olunca aldatma ve aldatılma kavramı da ortadan kalkmış oluyor.
Günümüzdeki tek tanrılı dinlerin biz lere dayattığı ata erkil yaşam biçiminde ise her iki tarafın da bunu istemesi, bunun için çaba sarf etmesi gerekiyor tabii ki. Benim anlatmaya çalıştığım şey ise çok basit özetle şudur ki; beraber yaşayan kadın ve erkekler birbirlerini çok iyi tanıdıkları, neyi yapıp neyi yapamayacaklarını bildikleri halde aldatmaktan, aldatılmaktan bahsediyorlar. Herkes her şeyi biliyor. Üç bin yıldır var olan tek-eşli evlilik sözleşmesine iki taraf da ihanet ediyor. Yalan ve aldatmayla önünü arkasını görmeden birlikteliği devam ettirmeye çalışıyor. Aslında erkekekler kadınları, kadınlar erkekleri, bir birilerini sessizce aldatırlarken esas aldatılanın farkına bile varamıyorlar.
Bana göre asıl aldatılan evlilik kurumu gibi geliyor.
M.Tevfik Özkartal
Yayın Gazetealmancı&eurovizyon
Yorumlar
Yorumunuzun yanında istediğiniz resmin görünmesini istiyorsanız gravatar edinin!