VAR OLUP YAŞAYABİLMEK
Yazan: Özkartal Mehmet Tevfik 26 Mayıs 2010
Kategori: Yayınlanmış yazilarım
Yaşayabilmek için ne istiyorsan iste önce yalan söylemeyi becermeliydin. Hayat Yalan söylememek, saklamamak, saklanmamak üzerine kurulduysa; O zaman hiçbirimiz gerçek yaşamıyoruz.
Bize sunulan şu yalan dünyada. İnsanlarla birlikte kendimizi de kandırıyoruz Çünkü hepimiz yalan söylüyor, gizleniyor, gizliyor değişik yer ve zamanlarda farklı farklı insanları bir tiyatro sahnesinde gibi oynuyoruz.
Nasıl öğrendik yalan söylemeyi, gizlenmeyi, saklanmayı, rol yapmayı?
Kimler bizi gerçek yaşamaktan alıkoymakta? Çocukluğumuzda yalanı sevdirdiler bize! önceleri beni Leyleklerin getirdiğine inandırdılar. Yaşım ilerleyince içtiğim sigarayı bile saklamayı öğrettiler. Arkadaşlarla gezmeye giderken ders çalıştığımızı söylediğimde başımı okşadılar. Kavga ettiklerini, seviştiklerini hep sakladılar. İşin aslı yalanı saklamayı ve saklanmayı sevdirdiler bize. Ağabeyimin Teyze kızıyla evliliğinin gizli kalması, her şeyin her yerde ulu orta konuşulmaması gerektiğini öğrendim.
Aşık olduğumuz insanı, tuttuğumuz partiyi, Yalancı Politikacılarımızı kazandığımız parayı ,hatta hayallerimizi, korkularımızı özenle sakladık. Yıllar öncesinden ailemizde şekillenen çekirdek inançlarımıza dayanan: ”Ebeveynlerin dünya görüşleri, yaşama bakış şekilleri, ile dünya görüşünün ilk tohumlarını ektiler. Ailenin paraya, ilişkilere, arkadaşlığa yani yaşama bakış şekli kısa bir süre sonra yetişen bizlerin bakış şekli oldu.
Eğer anne ‘Arkadaşlarına güvenme, hiç kimseyle sırrını paylaşma bir gün sana karşı kullanırlar’ demişse, yetişmekte olan bireyin arkadaşlar ve çevresine olan bakış açısı güvensizlik üzerine kurulmuş demektir. Bu nedenle kişi sağlıklı, güven dolu arkadaşlık ilişkilerine giremez. Benzer bir şekilde eğer anne kız çocuğuna ‘Erkeklere güven olmaz kızım’ gibi sözler söylüyorsa, yetişen kız çocuğu erkeklere güvenmeyerek büyüyecekti.” İşin aslı yalan söyleyerek neler elde ede bileceğimizi bizlere birer birer gösterdiler. Bunun için yalan söylemeyi becerebilmeliydik. Her şey söylenmesinde sakınca görülmeyen Pembe yalanlarla başladı.
Mesela Ağabeyinizin nişanlıyken dostu olduğunu. Evlenirken kız olmadığını bile bile kızım diyebilmeyi Beğendiğiniz bir Kızla ilişki kurabilme uğruna evli olduğunuzu gizleyebilmeyi, İşlerin kötü gittiğinde iyi olduğunu, Sevmeden seviyorum’u vbg. örnekleri uzatabiliriz hepimizin hayatında vardır izin verilen pembe yalanlar. Böylelikle yalan hayatımızın bir numaralı gerçeği oldu. Sen, ben ve Herkes çoktan bu gerçekle yaşamayı öğrendi. Artık herkes herkesin yalan söylediğini biliyor. Yalan söylemeyi,saklamayı gizlenmeyi öğrendikten sonra insan nasıl kendi kalabilirdi?
Yavaş yavaş mutsuzken mutluluğu, sevmezken seveni, bilmezken biliri oynamaya başladı. Nerede nasıl ve kimden kendini saklaması gerektiğini, kime ne yalan söylenmesi gerektiğini gayet iyi öğrendi. Kim öğretti bize bütün bunları? Kim bizi gerçek yaşamaktan alıkoymakta?
Doğanın en acımasız canlısı, insan… İnsanın ne kadar vahşi ve acımasız olabileceğini bilen insan… Yalan söylemeyi, saklamayı, saklanmayı, rol yapmayı beceremeyene deli-çıldırmış damgası vurulduğu bir dünyada her yeni doğan bebeğe öğüt verildi; Herşey senin mutluluğun için bebek, anormal olmaman için!
Herkes yalan söylerken, sen söylemezsen mutlu olamazsın. Kendini saklamazsan canın yanar. Rol yapmazsan dışlanırsın. Gerçek yaşamayı beceremeyen insanlık, bir gün çok yorgun hissedecek kendini. Yalan söylemek istemeyen, saklanmayı, saklamayı reddeden, rol yapmayı beceremeyen bebekler çoğalacak. Sonra hep beraber deli diyeceğiz bugünün insanına…
Gerçek yaşam’ı ne yazık’ki yaşayamadan göçeceğiz bu yalancı dünyadan!Gideceğimizi umduğumuz gerçek dünya bile kendi kendimize söylediğimiz büyük bir yalan olacak.
Mehmet Tevfik Özkartal
Bu yazı Gazete Bayern , 26 Mayıs 2010, 13:14 tarihinde yayınlandı.
Yorumlar