Bozca ada ve Kirie Dimitri
Yazan: Özkartal Mehmet Tevfik 15 Kasım 2014
Kategori: Yayınlanmış yazilarım
Çanakkale açıklarındaki Bozcaada eskiden Tenedos olarak anılırmış.
Bir zamanlar ağırlıklı olarak Rum nüfus bulunsa da, Osmanlı’dan beri Müslümanlar hep olmuş adada. Bozca adaya indiğinizde liman kısmı apartmanlarla kaplanmış, eski sokak dokusu tahrip edilmiş, taştan yapılma bağ evleri çökmüş, kiliseleri yıkıntıya dönüşmüş olsa bile otantik bir aksesuar gibi duran Rumları var Bozcaada’nın.
Yirmi, otuz kişilik küçük bir cemaatten oluşan Bozcaada Rumları, günümüzde turistik hayatın vazgeçilmez bir parçası. Rehberler büyük şehirlerden gelen turistlere, yoldan geçen bazı yaşlıları işaret ederek, Cenevizlilerden kalma kalenin duvarına tutunarak yürüyen matem kıyafetli şu yaşlı bayan bir Rum dur ve ya kahvehanenin birinde oturup kahvesini içen güler yüzlü elinde tespihli beyefendiler için efendim Rumlar burada çok eski zamanlardan beri yaşarlar diyerek bir hikâye yazıverirler. Daha hala liman‘dan yukarı doğru yürürken günümüzde bile yolun Türk ve Rumları ayırdığına şahit olursunuz. Yolun sağ tarafı Rum mahallesi sol tarafı Türk mahallesi olarak anılmakta. Ada nufusu Kirie Dimitrininanlatımına göre kış aylarında 500 Zaman içinde adanın nüfus yapısı tamamen değişmiş. Rumların büyük bir bölümü daha doğrusu gençleri adayı terk etmişler. Oğlu ve torunları Yunanistanda Kavala şehrinde yaşamakta. Yaz aylarında kendisini ziyarete gelmektelermiş. Arada sırada’da Kirie Dimitri
oğlunu ziyarete gidermiş. Ada halkı’nın geçim kaynağı şarapçılık, çiftçilik ve balıkçılık. Kirie Dimitri şakacı bir kişiliğe sahip olmakla
birlikte kendilerine yapılan ayrımcılığı bir türlü hazmedemediğini itiraf ediyor. Ada halkı birbirleri ile çok iyi anlaştıklarından pek suç işlenmiyor. Bu sebepten olsa gerek Savcı ve hakim Bozca adadan gönderilmişler. Yeni yapılan bir hapishanesi bile var, sadece içinde mahkum yok. Kutsal su” anlamına gelen Ayazma Yunanca ‘’ hagiasme’’ kelimesinden türemiştir. Adanın Ayazması ise Bozcaada’danBüyük çınar ağaçlarıyla birlikte harika bir manzara ve doğal örtüsü bulunan Ayazma Ayazma Plajına doğru inerken sağ tarafta göreceğiniz 8 büyük çınar ağacının, küçük bir manastırın bulunduğu yerdir. Aynı zamanda burada çift oluklu bir çeşme ( Ayazma Çeşmesi ) ve küçük bir şapel dua, ibadet alanı bulunmaktadır. Büyük çınar ağaçlarıyla birlikte harika bir manzara ve doğal örtüsü bulunan Ayazma, piknik yapanların tercihleri arasında olan bir yerdir. Efsaneye göre Ayazmada bulunan çeşmeden bir kez su içenin adalı olacağına inanılmaktadır. Burada Bulunan Ayazma Manastırı diğer bir adıyla Paraskevi Manastırı Rum Ortodoks cemaatine ait bir manastırdır. Ortodoks inancında önemli yeri olan Aya Paraskevi, M.S 138-161 yılları arasında yaşamış bir azizedir. Hıristiyan inancında önemli bir yer edinmiş Azize Paraskevi’yi anmak için Rum Ortodoks Cemaati tarafından düzenlenen Ayazma Panayırı 25-27 Temmuz tarihleri arasında şenlik tadında bir kutlama olarak geçmektedir. Birçok ülkeden, özellikle Rum turistler başta olmak üzere turistlerin katıldığı şenlik tadındaki bu panayıra yoğun bir ilgi vardır. Bu panayır aslında dinsel ritualleri olan bir etkinliktir. Aya Pareskevi diğer bir adıyla Ayazma Manastırı’nda gerçekleşen etkinlik ayin şeklinde geçmekte ve bu ayinde yılın ilk mahsulü olan üzüm kutsanmaktadır. Hatta Adanın dinine bağlı halkı ayin
gerçekleşmeden asla üzüm yemediği söylenir. Uzun soluklu uğraşmalar sonucu hazırlanan; beyaz örtülerin serildiği muhteşem yiyeceklerle birlikte donatılan sofralarda yemekler yenir ve çok güzel sohbetler edilir. Bu coşkulu ortama katılmak ve bu ortamı dışarıdan izlemek insanlara çok büyük bir keyif vermektedir. Ayazma Panayırı önceden kaynana adaylarının çocukları için gelin seçtiği, gençlerin birbirini görüp beğendiği bir etkinlikti. Bu panayırın bir diğer özelliği ise taşıdığı efsanevi hikâyesidir. Efsaneye göre, Paraskevi gençliğinde güzel bir kızken, şimdiki adıyla Göztepe olan Ayyalus Manastırı’ndaki genç ve yakışıklı olan bir delikanlıya âşık olmuştur. Kızın babası durumun farkına varınca kızını Ayazma’da göz hapsine almıştır. Aşkı içinde gün geçtikçe büyüyen Paraskevi hep aşkına olan inancıyla delikanlıya ulaşmak istemiş ama başaramamıştır Yakışıklı delikanlıda kıza olan aşkını içinde büyütmüş. Onlar kavuşamadan aşk acısıyla birlikte ölmüşlerdir. Bu büyük aşkın anısına dua etmek isteyenlere dilek pınarı yapılmıştır. Aslında manastır dendiğinde aklımıza büyük yapılar gelir. Bozca adada yerleşim yerlerinin uzağında küçük kiliseler olarak kurulan bu yapıtlar 36 adetken günümüzde sadece ikisi ayakta kalabilmiştir. Paraskevi Manastırı Ortodoks vatandaşlarımız arasında önemli bir yere sahiptir. İlk üzüm mahsulünün kutlandığı bu iki günde Hangi beyinsizin kararı ile çınar altında şarap satışı ve içilmesi yasaklanmıştır daha hala anlamış değilim.
Kirie Dimitri’yi dinledikçe bizleri yöneten geri kafalı bağnaz politikacıların İnsan kılığına girmiş şeytan olduklarına inanansım geliyor.
Bir düşünsenize siz doğup büyüdüğünüz topraklar üzerinde her an diken üstünde yaşamanın ne demek olduğunu bilirimsiniz? Hem burada, hem de suyun karşı tarafında yabancı olarak addedilmenin nasıl örseleyici olduğunu tahmin bile edemezsiniz. Türkiye artık, şu bir avuç kalmış Rumları ne yapacağına karar vermeli diye düşünüyorum. Ya toptan harcamalı ya da nefes almaları için, insani koşullarda, gururları kırılmayacak şekilde, tüm insanlar gibi vakarları ile yaşamalarına olanak sağlanmalıdır. Türkiye’de kimileri Rum kardeşlerimizi toptan yok etmek gerektiğini savunur. Ben bu düşüncede olanların bu ülkeyi gerçekten sevdiklerine inanmıyorum.
Çünkü vatanı sevmek, o toprakların üzerinde yetişen çiçekleri, ağaçları sevmektir. O topraklarda bizimle birlikte soluk alıp veren tüm mahlûkatları, farklı dilleri konuşan, farklı dinlere mensup insanları kalbinin içine almaktır. Hem Yunanistan’da, hem Türkiye’de azınlıklar üzerine oyunlar oynandı. Her iki ülke politikacıları da, oradaki Türkleri ve buradaki Rumları rehine gibi gördü. Olanlar oldu. Bence her iki tarafın milliyetçileri, dincileri kendilerine onları daha onurlu kılacak, daha inandırıcı düşmanlar bulsun. Bütün dünyanın gözleri önünde bu merhametsizliği ve kötülüğü sürdürmemeliler. Bence hiçbir şey unutulmamalı. Unutmak; geçmişle hesaplaşamadığımız için bir kenara koymak anlamına gelir ve tehlikelidir. Tam tersine hatırlamak ve bir daha bunu yapmamak üzerine geliştirmeli toplumlar ve bireyler kendilerini. Hatırlayacak, hesaplaşacak, daha çok insan olacak ve tüm engelleri aşacak. Tüm oynanan oyunlardan ders çıkaracak. Tarih bize defalarca göstermiştir ki, insan yaptıklarından ders çıkartmazsa bunu bir müddet sonra tekrarlar.
Bu tür acıların bir daha tekrarlanmaması adına arzu varsa çözümde muhakkak vardır. Olumsuz düşüncelerimizi zihinsel canavarlar halini almadan önce yok edebilirsek insan olmayı kardeşçe yaşayabilmeyi başarabiliriz.
Mehmet Tevfik Özkartal
Yorumlar
Yorumunuzun yanında istediğiniz resmin görünmesini istiyorsanız gravatar edinin!