Yitirdiklerimiz

Böyle bir yazıyı kaleme alma fikri Can dostum Ligori Tomurcuk Gül’ün küçük kız kardeşi Rodi Tomurcuk Gül’den aldığım bir e’mail ile başladı.

Ağlama gelinim ağlama,

Mor yemeniler bağlama,

Yolcuyuz yolumuzdan eyleme.

İle başlayan ve kendi sesi ile seslendirdiği bir Türküyü dinlediğimde başladı. Türkü Mübadele yıllarında Lozan antlaşması ile Anadoludan – Yunanistana  göç etmek zorunda bırakılan 200 bin Karaman  Rum Ortodoks Türkleri ile birlikte göç etmiş. Kapadokya yöresine ait olan bu türkü şimdilerde Anadoluda malesef okunmuyor.

Anadolumuzda yaşayan bir kültürü,kardeşliği nasıl acımasızca yok ettiğimizin hikayesini okuyacaksınız.

Orta Anadolu’da yaşayan Rumlar’a ‘‘Karamanlılar’’ denirdi. Bunlar Ortokods Hıristiyandı; ama Rumca bilmiyorlardı. Ana dilleri de Türkçe’ydi. Bu yüzden aslen Türk oldukları, sonradan Hıristiyan oldukları söyleniyordu. Ancak 1924’te mübadele sırasında Anadolu’daki tüm Rumlar Yunanistan’a göç ederken, Karamanlılar da Hıristiyan oldukları için Rum kabul edildiler. Kapadokya’dan Yunanistan’a gittiler; ama orada da ana dilleri olan Türkçe’yi korudular. Öyle ki, Yunanistan’da doğmuş, bugün 60-70 yaşlarında olan çocukları bile Orta Anadolu şivesiyle Türkçe konuşuyor. Anadolu’ya olan bağlılıkları ise hala sürüyor.

Rumlar kendilerinin Likyalıların, Frigyalıların, Kayralıların, Lidyalıların, Truvalıların çocukları olduğunu söylüyor. Çoğu tarih kitabı da bu tezi doğruluyor. İstanbullu, Sakız Adah, Kapadokyalı, Kayserili, Gökçeadalı, Kastamonulu, Bozcaadalı, Muğlalı, Konyalı, Nevşehirliler. Yani hiçbir Yunanistan’dan buraya getirilip yerleştirilmemiş.
Balıklı Rum Hastanesi Vakfı Başkam Dimitri Karayani; biz de tıpkı sizin gibi, öz be öz bu toprakların evladı olan Rumlarız.”

 Türkiye’de kendilerinin zaman zaman dışlandıklarını, bunu hissettikleri içinde çok üzüldüklerini söyleyen Kozmaoğlu aynı şekilde Avrupa’ya gittiklerinde de Türk oldukları için hor görüldüklerini anlatırken, bunu akıl almaz bir şey olduğunu söylüyor. “Biz Türkiye’de Hristiyan olduğumuz için bazen hor görülüyoruz. Avrupa’ya gittiğimizde de Türkiye kimliği taşıdığımız için hor görülüyoruz. Adam bakmıyor ki dinine. Pasaportumuza baktığında ülkeyi görüyor adam. Biz de her yerde gümbürtüye gitmiş oluyoruz. “Nereden geliyorsun, Yunan mısın?” diye soruyorlar. Benim Yunanla ne işim olur. Benim ecdadım iki bin senedir Anadolu’da yaşamış. Bir yerden gelmemişiz biz, Anadolu’nun has evladıyız biz… Ben zaten Türküm, benim kimseden farkım yok ki. O İslam, ben Hristiyanım. Ben Karamanlıyım. Hakiki Türk benim yani.” Derken şu sözler dokülüyor dudaklarından.

“Rum isek de Rumca bilmez, Türkçe söyleriz

Ne Türkçe yazar okuruz, ne de Rumca söyleriz

Öyle karışık yazı biçimimiz vardır

Hurufumuz Yunanice, Türkçe meram eyleriz.”

Karaman ahalisinin ekseriyeti Türk idi. Hâttâ Karamanlılar, daha doğrusu Rum Ortodoks kilisesine bağlı olan Türkler Rumca bilmezlerdi; Yunan harflerini kullanarak Türkçe yazarlardı. Hâttâ bu tarzda İstanbul’da yayınlanan gazeteleri de vardı. 1919 – 1923 İstiklâl Mücadelesinde Karamanlılar milli hükümetin himayesi ile İstanbul Rum Patrikhanesinden ayrılmışlar ve bir müddet kendi  Patrikhane-lerinin idaresinde bulunmuşlardır.”

32 yıldır Dolapdere’deki küçük dükkanında hizmet veren Lazari Kozmaoğlu, artık işlerinin eskisi gibi olmadığını söylüyor. Bunun nedeni olarak da şehirdeki gayrimüslim nüfusun her geçen sene biraz daha azalmasını gösteriyor.

Matmazel Evseviya Adasoğlu hanımefendi (91) Rum cemaatinin halen yayınını sürdüren iki gazetesinden biri olan Apoyevmatini’nin (Öğleden Sonra) sahibi. Babası Nevşehirli, annesi Kayserili: Babam İstanbul’a gelinceye kadar Rumca bilmezmiş, annem de ölene kadar Rumca konuşmadı. Çünkü biz Karamanlıyız. Yani köküne kadar Türküz. Biz Rumca’yı yabancı bir lisan gibi öğrendik. Ama Ortodoks Hristiyan olduğumuz için Rum cemati üyesi kabul edilmişiz. Rum alfabesiyle ilk Türkçe romanı yazan bizim soyumuzdan geliyor. Akrabalarımız mübadele döneminde ağlayarak gitmek zorunda kaldılar. Çok mutsuz oldular. Çocuklarına “Türk dölü” diye küfür edilirmiş. Burada da “Rum dölü” diyorlardı bize.”

Uzun zaman önce Karamanlıcayla ilgili bir yazı okurken, Pavli adında birine ait mezar taşının fotoğrafını gördüm. Bu mezar taşının üst kısmına Haydari baltası şekli işlenmişti. Altında ise Yunan harfleriyle Türkçe (Ya dost bana ziyarete mi geldin) yazıyordu. Mezar taşındaki derviş edası düşündürücüydü; bu haliyle ne Hristiyan, ne de Müslüman bir kimliğe aitti. Batıni bir kimliği ima ediyor, ancak yine de adını Havari Pavlus’tan alıyordu.

Mübadeleden sonra Karamanlılar hakkında çok sayıda araştırma yapıldı ve bu araştırmalar Karamanlılar’ın Yunanlı değil Türk olduklarını yeniden gösterdi. Karamanlı’ların Türkiye’de yaşadıkları yıllarda 1854’ten mübadeleye kadar Türkçe ama Yunan harfleriyle bastıkları çok sayıda kitaplarda araştırma konusu oldu ve bu kitapların kataloğu, Yunanistan’da “Karamanlidika” adı altında ve dört ciltlik bir seri halinde yayınlandı.”

Anadolu toprakları içinde barındırdığı çeşitli kültürlerin bir arada yaşayabileceği bir Cennet olabilirdi. Avrupalıların Lozan’da Mübadele için neden bu kadar direttiklerini anlayabiliyorum şimdi. Konu; her zaman olduğu gibi Avrupanın bizlerin bir arada yaşayabiliyor olmamızın kıskançlığıydı. Başaramadık.! Ve YİTİRDİK…

Google AdSense kodunuzu buraya girin.

Yorumlar


Yorumunuzun yanında istediğiniz resmin görünmesini istiyorsanız gravatar edinin!