YIL 1972 ASKERLİK

Yazan: 16 Nisan 2002  
Kategori: Bir Ömür dört Yaşam

abim-ve-benYIL 1972 ASKERLİĞİMİN BİTİMİ İLE İKİNCİ BİR YAŞAMA MERHABA

Ankara Otobüs garında İstanbula hareket edecek otobüsümü bekliyorum.27 ay hem zor hemde kolay geçmişti sanki.Resimde Askere gittiğim günün bir gün öncesiydi Güngör  Ağbimin bir sürprizi olmuştu veda partisi sonunda ayılmadan bölüğe teslim olmuitum.Şimdi  elimde Teskerem Vatan görevi bitmiş kalbim boş.Daha dört ay önce evlilik hayalleri kurduğum nişanlım Hülyadan ayrılmıştım.Birkaç gün Ankarada geçirebilirdimAnnem Babam Ağabeylerim  bu düşünceler arasında Otobüsüm geldi bindim.Ankaraya bir daha nezaman gelirdim bilmiyorumsabahleyin Harem de otobüsten indim veBir Taksiyle evin yolunu tuttum. Vatangörevinibitirmiş yeni bir hayata ilk adımımıatmıştım. İşim hazırdı bıraktığım yerden devam etmek istiyordumve öyledeoldu. Birkaç gün dinlendikten sonra Sirkecideki işime devam ettim.O tarihlerde Taşkın Özgünergin Eniştesi Kayserili Mustafa Ağbi ile  gayet güzel bir ekip engin-ve-benoluşturmuştuk.Kazancımız gayet iyi idi o günün şartlarında Babamın bir ayda kazandığını bir günde kazanıyordum. Delice diyorum başka türlüde ifade etmem mümkün değil.İşte ne olduysa o kadiköy Sirkeci arasındaki gidiş gelişlerde oldu Geri dönülmesi mümkün olmıyan bir yolculuğa çıktım daha hala da yürüyorum.Nereye kadar ? Bunu şu satırları yazdığım bu gün bile bilemiyorum.Takılan kelepçeler sıkıyor bileklerimi.kurtulmak mümkün değil çekiştirdikçe daha çok acıyor canım.

Geto Hayatı

Yazan: 11 Haziran 2001  
Kategori: Bir Ömür dört Yaşam

Almanyaya gelmek ve buralara yerleşmek fikri ne kadar doğru Bir karardı bunu bu gün dahi çözebilmiş değilim.Geriye dönüp baktığımda neyin doğru neyin yanlış olduğunu bilemiyorum. Bildiğim tek şey daha doğrusu öğrendiğim tek şey,  dünyanın neresinde yaşarsan yaşa insan ilişkileri hep aynı.Yurt dışında yaşamak vatana olan bağlılığı ve hasreti artırmaktan başka hiç bir işe yaramıyor. Mart 1972 Yeni bir aşkla tanışmak çok kısa bir sürede söz, nişan, nikah , düğün yeni bir hayata başlamak! Zaten yaşamımdaki hızlı gelişen değişiklikler, hiç  planlamamışken Almanyaya gitme fikrinde buluşmuştu.
Kendini Almanyada bulmak; hani akarsu da akıntıya karşı durmak gibi birşey. Nasıl olduğunu anlatmak isterimde bayağı zor olur. Sevgili eşimin kardeşleri Almanyaya gitmeye karar verdiklerinde pek söylemesede eşimde kardeşleriyle  birlikte gitmeyi pek arzu etmişti. Kendimize ait bir evimizin olma olasılığı hemen hemen yok gibiydi. Üsküdar’daki Baba evimiz üç katlı yeterince büyük olduğundan, aynı şehirde ayrı bir eve çıkma düşüncemi ailme bir türlü anlatamıyordum. Eşimin arzusunu kırma düşüncesi bile beni çok rahatsız ederdi onu üzgün gördüğümde uyuyamaz çalışamazdım. Her seven bir eş gibi  itiraz etmeden kardeşleriyle birlikte gitmesine rıza gösterdim. Almanya’ya gitme işlemleri başlatılmış, geçen zaman içerisinde ne olduysa,  Ağbisi, ablası sağlık nedenlerinden, kız kardeşi sebepsiz Almanya’ya gitmekten vazgeçmişlerdi. Eşim bu duruma çok sinirlenmişti. Almanya’ya gitme kararından vaz geçmedi.
Evliliğimizin ilk yılında, arka arkaya, eşim ve ben kendimizi hiç tanımadığımız yabancı bir ülkede yanlız başımıza buluverdik. Alıştığımız dünyanın dışında yepyeni bir zaman, süreç başlamıştı. Hoş benim karekterim bu şekildeki maceralar için müsaitti de Eşim için aynı şeyleri söylemem  pek doğru olmaz. Almanya ya intibak etmem pek uzun bir zamanımı almadı. Devamını oku

Karar Vermek!

Yazan: 16 Mart 2001  
Kategori: Bir Ömür dört Yaşam

dukkan1981 yılına geldiğimizde benim için her şey monotonlaşmıştı yapmak istediklerimi başarmış yapacak her hangi bir şey kalmamıştı.İş, ev, Eğlence, kültürel faliyetler, tatil, vs. hayat fazla monot olmuştu. Her Her şey okadar rahattı´ki yapmak istediğim her şey’i başarmıştım.yapacak pek bir şey kalmamıştı.Enerjimi bu şekilde tüketmenin yanlış olacağı fikri beynimi kemiriyordu. Sabahları işe gitmek gibi bir mecburiyetim dahi yoktu. Belki bir çokları için bu durum tatmin edici olabilirdi benim için sıkıcıydı.Daha fazla şeyler yapmalıydım burada yapılabilecek her şey kafamın içini kemiriyordu.

Peşinden koşacağım yeni birşeyler bulmalıydım. Var olan Enerjimi daha başka şekilde kullanmalıydım. Bu düşünceler  arasında eşimin ikinci bir çocuk haberini vermesi belkide o günlerdeki mutluluk veren tek andı dersem yalan söylememiş olurum. Oktar Murat a Kardeş gelmesinin zamanı gelmiş ve geçiyordu hoş. Bebek bakmasınıda öğrenmiştik artık. Hayatımız tekrar değişecekti ve öylede oldu.tardu-doum Devamını oku

YAŞAM BİR TİYATRO SAHNESİ

Yazan: 14 Nisan 2000  
Kategori: Büyükada, Gençliğim

Sırası gelirse rolümüzü oynarız. Sufle gelmezse doğaçlarız.

Yaşadığınız yer Büyük Adaysa yorucudur Tepeköyde oturmak. Nevruz mevki sokağından yokuşu inmek, çıkmak her defasında, kaldırım taşı döşeli yolda koşmak. Bisikletin olsada pek fayda etmez, arnavut kaldırımlı yollarda. Olmazsa olmazıdır Büyükadanın ya araba ya eşşek.

Yazdıklarım, yaşadıklarımın yerini alıyor. İnsan yazarken, yazdıklarını yaşadıkları sanıyor, zihnimin derinliklerinde uyuyan gizli düşünceler uyanıyor. Solmuş yok olmaya yüz tutmuş duygularım canlanıyor. Uzakta kalmış çocukluğum, gençlik anılarım yorgun yüreğimi acısıyla, tatlısıyla okşuyor. Ruhumda zaman zaman oluşan karamsar duygular unutuluyor, her şey güzel ve sevgiyle hatırlanıyor,çirkinlikler örtülüyor. Öyleyse, burun kıvırmadan bu mutluluğun tadını çıkartmalıyım. İnsan bu kadar yaşadıktan sonra, gelecek günlerden çok az şey umuyor gönlü avuntuya, yeniliğe muhtaç. Devamını oku

Çok Sevmek

Yazan: 10 Nisan 1999  
Kategori: Almanya, Bir Ömür dört Yaşam

Çok sevmek ! Hani bir türlü kanser hastalığına yakalanmış gibi veya bir bulaşıcı hastalık. Canım sıkkın galiba… aslında sıkıntıdan‘da öte bir mengenede gibiyim. Ben çok sevdim, hoş daha hala seviyorum ve onun olmadığı bir yaşam düşümde bile yok. Onsuz sudan çıkmış balık gibiyim,  onunla beraberken, sanki kedi ile köpek. Bu durum benim için ruh halinden ziyade saçma bir alışkanlığa dönüştü iyice…”azimli olmak, inatçı olmak, birşeyler başarmak için uğraşmak” ilk başta kulağa güzel gelse de son zamanlarda saçmalıktan başka bişey olmadığını düşünüp, kaderden öteye bişey olmuyor deyip,  içinde bunları barındıran her türlü davranıştan köşe bucak kaçasım var… yani bir az olsun kendimi rahat bırakasım var.
Çoğu zaman nefesim kesilir,  müebbet hapse mahkum edilmiş gibi hissederim kendimi. Ama öyle bir durumdayım ki şimdi, bir şeyleri bırakırsam, tüm sürü üstümden geçip gider. Benim de nal toplayacak halim bile kalmaz. O yüzden güzel düşünmekle başlayıp, hayattan zevk almakla biten, öğütler zincirine güvenmek istiyorum. Yoruldum!.. kendi kendimi oyalamaktan, güne gülümseyerek başlamaktan. Karşılaştığım insanlara, mecburiyetden içten bir günaydın demekten yoruldum. Havanın puslu olmasından, çikolatanın kalorisinden bıktım.. sıkıldım bu  karmaşık  ilişkilerden. Devamını oku

Böyle Tanıştım

Bazı anlar vardır anlatılması güç  sadece yaşanır ben Bunları yaşadım. Yıl 1973hat_13 Her sabah ve akşam aynı vapurda iki çift göz için günlerce Kadiköy sirkeci arasında gittim geldim.Yeni bir heyecan sarmıştı ruhumu büyülenmiş  gibiydim. Geceleri uyumayı gündüzleri çalışmayı, hatta bana ızdırap veren eski aşklarımı bile unutmuştum.

Yine bilerek bir akşam kitabımı unuttum tam karşısında belki getirir ümidi ile. Sesini duymalıydım. Gözlerini görmeliydim daha yakından, bakışlarımla ruhuna inebilmeliydim. (Beyefendi kitabınızı unuttunuz) işte o ses dödüm o gözler hemen önümdeydi. İşte böyle gönlüne girdim sanırm. Benim gönlüm zaten uzun zamandan beri gerçek yerini bulmuştu. Sanki çatmıştı bizi çöpçatan bir kere. Çok fazla uzatmadan bir sevdayı daha kaybetmeden hayatıma almalı bir ömrü birlikte yaşamalıydım.

Çok geçmedi  ne olduysa o  vakt iki Mart da  yolunu değiştirdi herzamanki gibi gittiği yolun Tam ters istikametine gitti. Ben meraklıyım ya  peşinden gittim. Bindiği dolmuşta bana yer kalmamıştı   arkadaki dolmuşa bindim yürü tamam  dolduk öndeki dolmuşu takip et dedim Devamını oku

Babam ve Annem

Yazan: 02 Mart 1998  
Kategori: Büyükada

Teyzemin Eşi Ramazan enişte hali vakti yerinde Kartal-İstanbul’da yaşayan iş yapan büyük bir zahire tücarı. Babamın anlatımlarından, Alman harbinin bitimi ile 1945 yılında bacanağının israrı ile Büyükadaya yerleşmiş  zahirecilik yapmaya başlamış. Daha sonraki yıllarda  işlerini büyütsede Bu ilk işinden dolayı Büyükadada Arpacı Ziya olarak isim yapmıştır.
Evet ben 14. Nisan1950 yılında, Büyük ada Tepeköy Nevruz Mevki 7 Numaralı evde, arpacı Ziya‘nın en küçük çocuğu olarak Zeynep Kamil hastahanesinde dünyaya gelişim. O tarihlerde Büyük ada‘da bir sağlık ocağı varmış bu sebepten Annem bir süre doğuma kadar dedemlerde kalmış. Doğuma oradan gitmiş. Babam ve Annem üçüncü çocuklarının kız olmasını o kadar çok istemişler ki, o dönem bana kız elbiseleri giydirmişler. üç yaşıma kadar ki tüm Resimlerim kız çocuğu kıyafetleriyledir. Dedem 1953 yılında Üsküdarda‘ki evimize yaptığımiz bir bayram ziyaretinde, beni yeni mahalledeki berber Manola götürüp saçlarımı kestirtmiş.  Çok üzülüp ağladığımı söylerler. Ben hatırlamıyorum. Zaten Dedemin adını taşımamdan dolayı ailemde beni ismimle çağıramazlardı; dedeme karşı yapılabilecek bir saygısızlık olarak kabul göreceğinden ( Memoş ) derlerdi.
Neredeyse ben bile gerçek adımın  bu olduğunu düşünmüşümdür. Bütün çocukluk arladaşlarım beni Memoş olarak çağırırlardı tabi ailem her koşulda başka bir  şekilde çağırmaları mümkün değildi Rahmetli dedemin vefatinden den sonra yavaş yavaş arada bir Mehmet demeye başladılar. Beni tüm hayatı boyunca Tevfik Olarak bir okul müdürümüz Sayın Süleyman Nuri Öz bir de çok sevdiğim bayan bir arkadaşım  anmıştır. Daha sonraları bazen  Mehmet  bazen Memoş  diye çağırılardı aslında uzun zamandan beridir M.Tevfik olarak yayınlıyorum yazılarımı. Büyükada’da ki arkadaşlarımda herhalde beni  Memoş olarak hatırlıyacaklardır kim bilir belki içlerinde Mehmet Tevfik adını bilmeyen çoktur.

BÜYÜKADA`DA BİR GÜN

Serin, rüzgarlı bir sonbahar Sabahı Bostancıdan kalkan ada vapuru hafiften esen lodosa karşı direnircesine yol alırken Büyükadaya Tarih kitaplarının sayfalarında gezintiye çıkmış, satırlarında seyahat eden her kelimesini, her harfini yeniden yaşayan bir kitap kurdu gibi baştan başlayıp o günleri hayal ediyor, o günlerin havasını teneffüs ediyor; geçmişi, gün gün, saat saat, dakika dakika yaşıyor buldum kendimi. Sanki geçmişe yolculuğa çıkmıştım. Bu Adada kim bilir bizlerden önce kimler yaşadı? Kimler gelip geçti? Acılarıyla, kederleriyle, neşeleriyle, sevinçleriyle, hüzünleriyle nice mutluluklar gördü kim bilir? Dile gelseler de anlatsalar Artık hepsi mazide kalmıştı. Zaman içerisinde her şey unutulmuş, unutulmayanlar ve insanların hatıralarını süsleyenler ise tarihteki yerini almış ve yahut alacaktı. Devamını oku

« Önceki sayfa